| O işsiz bir aktör, biriyle ortak bir evde yaşıyor. | Open Subtitles | إنه ممثل عاطل عن العمل يعيش في منزل بالمشاركة |
| 200 dönümlük bir evde yaşıyor hâlâ kendi döşemelerini kendisi yapıyor. | Open Subtitles | إنهُ يعيش في منزل على 200 فدان حيثُ لايزال يقطع خشبهُ الخاص |
| Pennsylvania Bulvarı'ndaki şu büyük evde yaşıyor. | Open Subtitles | "إنه يعيش في البيت الأبيض في جادة "بنسلفانيا |
| Brok on kilometre ötedeki büyük evde yaşıyor. | Open Subtitles | بروك, يعيش فى بيت كبير على بعد ستة أميال من هنا |
| Bu adam muhtemelen bakımsız ve eski bir evde yaşıyor. | Open Subtitles | على الأرجح أن هذا الرجل يعيش في بيت قديم وفقير |
| O evde yaşıyor. Lütfen içeri girme. | Open Subtitles | ـ انه يعيش بالمنزل ، لا تذهبي إلي هناك ، حسناً؟ |
| Beyaz çitlerin ardında büyük bir evde yaşıyor yani, sen de kim oluyorsun? | Open Subtitles | يعيش في المنزل الكبير خلف السياج الابيض الخشبي إذا من تكون بحق الجحيم؟ |
| Bayan Maynard hâlâ o evde yaşıyor. | Open Subtitles | السيدة مينارد تعيش في المنزل لغاية اليوم |
| Kuzeydeki bir vadide bir ağaç evde yaşıyor. | Open Subtitles | انه يعيش في منزل خشبي باتجاه الشمال |
| Ormanın içindeki bir ağaç evde yaşıyor. | Open Subtitles | هو يعيش في منزل بالشجرة في الغابة |
| Yolun ilerisindeki evde yaşıyor. | Open Subtitles | يعيش في منزل على هذا الطريق |
| Brok on kilometre ötedeki büyük evde yaşıyor. | Open Subtitles | بروك, يعيش فى بيت كبير على بعد ستة أميال من هنا |
| Abbottabad, Pakistan'da bir evde yaşıyor. | Open Subtitles | يعيش في بيت في (أبوت آباد) في (باكستان)، ونحن نفترض أن... |
| Hayır, anlıyorum. Rex hala evde yaşıyor. Bu uygunsuz olurdu. | Open Subtitles | لا، أفهم، لازال (ريكس) يعيش بالمنزل سيكون موقفاً سخيفاً |
| Kızkardeşi ve annesiyle aynı evde yaşıyor. | Open Subtitles | إنها تعيش في المنزل مع أمها وأختها |