| 1980'lerde farkettim ki bir Afrika köyünün havadan çekilmiş fotoğaflarına bakarsanız fraktallar görürsünüz. | TED | في الثمانينيات, لاحظت أنه اذا نظرت الى صورة جوية لقرية افريقية, سترى كسريات. |
| Bayan Benes, Peterman'in hesabından hatırı sayılır derecede alım yaptığınızı farkettim. | Open Subtitles | آنسة بينيس، لاحظت أنك تسجلين الكثير من المشتريات على حساب بيترمان. |
| Geçen gün seni buraya bağlayınca farkettim sana kendimi eksik tanıtmışım. | Open Subtitles | لاحظت أنه عندما ربطتك هنا يومها لم أوفق فى تعريفى لنفسى |
| Ve farkettim ki, dışarıdan bakmak yerine yaşlılık döneminde olduğunuzda, korku ortadan kalkıyor. | TED | ولقد اكتشفت انه وعندما تكون في خضم الهرم وبدلاً من النظر اليها من الخارج والخوف من الانحسار |
| Dün gece farkettim ki, Üçlemeci Katil asla kimseye polis silahı vermez. | Open Subtitles | أدركتُ الليلة الماضية أنّ القاتل الثلاثي لن يُعطني مُسدس شرطي إلى صديق. |
| Ve okulu dereceyle bitirmeme rağmen hukuk alanında bir kariyer istemediğimi farkettim. | TED | وبالرغم انني انهيت دراستي ادركت انني لا يمكن ان اكتفي بتخصص القانون |
| Bir takım hasta üzerinde cihazı test ederken farkettim ki bütün gece çorapla uyumak istemeyenler için bir çözüm bulmam gerekiyordu. | TED | اختبار الجهاز على عدد من المرضى جعلني أدرك أني بحاجة لأخترع حل للناس الذين لا يريدون ارتداء جوارب أثناء النوم ليلًا. |
| Pazar öğlen turumu yaptıktan sonra kilidin kayıp olduğunu farkettim. | Open Subtitles | لاحظت أن القفل كان مفقوداً عندما قمت بجولاتي ظهيرة الأحد |
| farkettim ki, tüm gücümle bunu biraz ittiğimde, azcık oynuyor. | Open Subtitles | لاحظت أنني لو وضعت كل حمل جسدي ضده، يتحرك قليلاً |
| farkettim ki, resimdeki köprüde birçok insan var ve köprü boyunca insanların yürüdüğünü zorlukla görebiliyorum. | TED | و لاحظت فوق الجسر هناك أشخاص كثيرين بالكاد تستطيع أن تراهم يمشون عبر الجسر |
| farkettim ki, 30 günlük daha zor mücadele ve daha çok şey yaparken, kendime güvenim arttı. | TED | وايضا لاحظت انني عندما بدأت اقوم بتحديات اكبر وصعب لمدة 30 يوما, بدات تزداد ثقتي في نفسي. |
| Ayrıca farkettim ki Bir şeyi gerçek ten isterseniz, 30 gün süresince yapabilirsiniz. | TED | وايضا لاحظت انك اذا كنت ترغب في شيء بشكل كبير, سوف تقوم به في 30 يوم |
| Bir sabah domuzlarımı beslerken, zaman zaman ortaya çıkan lezzetli görünen ama güneşten kurumuş domatesi farkettim. | TED | في صباح يومٍ ما، عندما كنت أطعم خنازيري، لاحظت كتلة طماطم ذات منظر شهي مجفف تحت الشمس يُزرع بالعادة من وقت لآخر. |
| Toplum ve kültürle ilgili ilginç birşey farkettim. | TED | لقد لاحظت شيئا مثير للإهتمام عن المجتمع والثقافة. |
| Fakat yakın bir zamanda farkettim ki, başarılı bir liderlik ile yeniliğe liderlik etmek aynı şekilde olmuyor. | TED | لكني اكتشفت مؤخرًا أن مفهوم القيادة الناجحة لدى العديد منا غير نافع عندما يتعلق الأمر بقيادة الإبتكار |
| Evliliği hakkında olduğunu farkettim. | Open Subtitles | حقا؟ ثم أدركتُ أن الأمر لابد أنه حول زواجها يقومون بالسؤال عن أصلها وفصلها |
| Kendim ve sizlerin hakkında bu haftasonu çok fazla şey farkettim çocuklar. | Open Subtitles | لقد ادركت الكثير عن نفسي في هذه العطله يا رفاق وانتم ؟ |
| farkettim ki herkese ilan etmişim zaten, ama detayları seninle tartışmaya hazır değilim. | Open Subtitles | أدرك أنني قدمت تصريح علني عن ذلك لكنني لست مستعدة لمناقشة التفاصيل معك |
| Cüzdanını açtığı zaman, onu koyduğu yerde küçük bir iz farkettim. | Open Subtitles | عندما فَتحَ محفظتَه، لاحظتُ a تثليم صغير في الجلدِ حيث يَبقيه. |
| Sonra etrafıma bakındım ve farkettim ki-- çoğu komşumuz gitmiş. | Open Subtitles | وحينها ناظرت حولي وأدركت . الكثير من الجيران قد ذهبوا |
| Brüksel'de çaresizce tekrar tekrar ortak çözümler bulmaya çalışırken hiç kimsenin, hem de hiç birimizin daha önce böyle bir krizle uğraşmadığını farkettim. | TED | في بروكسل عندما حاولنا بشدة مراراً وتكراراً أن نوجد حلولاً مشتركة أدركت أن لا أحد منا قد تعامل من قبل مع أزمة مماثلة |
| Anlatmak istediğim, Tanrım, bunu daha önce milyon kereler söyledim fakat aniden farkettim ki daha önce hiç bunu yaşamadım. | Open Subtitles | أقصد , يا إلهي , لقد قلت هذا مليون مرة قبلاً لكن فجأة إكتشفت أنني لم اكن أعنيها حقاً أبداً |
| Sonra gelmemize beş dakika kaldığını farkettim, bende kapattığımı zannettim, aramaya gerek kalmamıştı. | Open Subtitles | لكن, بعدها أكتشفت بأننا كنّا بعيدين مسافة خمس دقائق, لذا.. اعتقدتُ أنني أغلقت |
| Ve şunu farkettim ki politik ikna fikirler, gerçekler ya da bilgiyle başlamıyor. | TED | والذي لاحظته هو الإقناع السياسي لا يبدأ من الأفكار او الحقائق او المعلومات |
| farkettim ki herkes, o sese nasıl tepki vereceğini biliyordu. | Open Subtitles | لا حظت أن كل شخص عرف بالضبط كيف يرد على هذا الصوت |
| - Yürüyüşlerimizden birinden sonra satranç takımımı parkta unuttuğumu farkettim. | Open Subtitles | بعد إنتهاء إحدى مُبارياتنا، إكتشفتُ أنّي تركتُ الشطرنج خاصّتي بالحديقة. |
| Fakat sonra farkettim ki, "Hayır, bu kesinlikle çimenlerin bizden istediği şey. | TED | لكني استوعبت بعد ذلك، لا هذا ما تريدنا الاعشاب أن نفعل |
| Evlendiğimizde, nasıl biri olduğunu biliyordum... ve bunun gerçekten haksızlık olduğunu farkettim. | Open Subtitles | و أنا أعلم من كنت عندما تزوجتك بك والذي أدركته بأن هذا ليس عدلاً |