| Bununla birlikte, diğerlerinden daha güçlü bilimsel desteğe sahip bazı sağlık faydaları vardır. | TED | ومع ذلك، هنالك بعض الفوائد الصحية التي تتمتع بدعمٍ علميٍ قويٍ عن غيرها. |
| Tüm faydaları ve çalışmaları alabilecekleri 15 yıllığına tanımlı bir imtiyaz süresi var olduğunu düşünün. | TED | تخيلوا أن هناك فترة امتيازات محددة ربما في 15 سنة يمكنهم خلالها أخذ كل تلك الفوائد وتشغيلها. |
| Birçok araştırmacının girişimlerine rağmen, yoganın faydaları hakkında belli iddialarda bulunmak zordur. | TED | بالرغم من محاولات العديد من الباحثين، إلا أنه من الصعب تقديم حُجَج محددة حول منافع اليوجا. |
| Şu anda, muhtemelen taşrada yaşamın faydaları hakkında düşünüyorsunuz. | TED | الآن، ربما تفكرون في جميع مزايا العيش في الريف. |
| Tıbbi marihuananın faydaları hakkında çok daha fazla kanıta ihtiyacımız var. | TED | نحتاجُ إلى المزيد من الأدلة حول فوائد الماريجوانا الطبية. |
| Üzüm yetiştirmek kolay değil ama faydaları çok. | Open Subtitles | عنب متزايد ليس سهل لكن على الأقل هو يحصل على منافعه. |
| Fakat, faydaları her zaman olası komplikasyonlardan daha büyük. | TED | بينما تكون الفوائد دائمًا أكثر من المضاعفات المحتملة. |
| İki, tavsiye sormanın stratejik faydaları üzerine araştırmalar yapmıştım. | TED | الثاني، أنني في الحقيقة قمت بعمل بحث عن الفوائد التخطيطية لطلب النصيحة. |
| Ancak Sahra altı Afrika'sında, yıllarca süren enerji projelerine rağmen, bu faydaları pek de göremedik. | TED | لكن في أفريقيا جنوب الصحراء الكبرى، رغم عقود من مشاريع الطاقة لم نرى فعلًا هذه الفوائد المرجوة |
| Ancak, akapuntur ve masaj ya da sadece dinlenme gibi diğer tedavilerin açık olarak bir çeşit faydaları bulunuyor. | TED | ولكن علاجات أخرى مثل العلاح بوخز الابر و المساج ، و حتى الاسترخاء فقط ، من الواضح ان لها بعض الفوائد |
| Evet, bunlar diş sigortası faydaları gibi değiller. | Open Subtitles | أجل،حسنًا،هذه ليست منافع كالتأمين الصحي للأسنان |
| Savunmasız olmak korkutucu olabilir ama kendini başka birine açmanın faydaları da var. | Open Subtitles | أن تكون عُرضة للخطر قد يكون أمراً مُخيفاً لكن هُناك منافع تعود عليك عندما تنفتح بنفسك لشخص آخر |
| Tabii ki teknolojinin başka faydaları da var. | Open Subtitles | بالتأكيد للتكنولوجيا منافع أخرى مثل الأمان |
| Bak, kimse boşanmak istemez, boşanmanın faydaları da yok değildir. | Open Subtitles | حسنٌ،أنظر,لا أحد يحب الطلاق,لكن هنالك مزايا معينة |
| Öyle bir erkek arkadaşın da faydaları vardır. | Open Subtitles | . هناك مزايا لوجود صديق متبجّح |
| Ancak bu çözümlerin kırsal ve kentsel bölgelerde, yüksek ve düşük gelirli ülkelerde faydaları çok fazladır. | TED | لكن هذه الحلول مرتبطة بالمناطق الحضرية والريفية، والدول عالية ومنخفضة الدخل، ولديها فوائد متتالية. |
| Yüz yüze iletişimin inanılmaz faydaları var, ama nüfusun bir çeyreği konuşacak kimseleri olmadığını söylüyor. | TED | التواصل وجهاً لوجه يوفر فوائد مذهلة، لكن مايقارب الربع من التعداد السكاني لا يوجد لديهم أحد ليتحدثون إليه. |
| KAPALI 1 Ocak Geçit Töreni'nde görüşürüz! Dünyadaki son insanlar olmamızın faydaları da vardı. | Open Subtitles | كوننا الناس الوحيدين على الأرض حمل منافعه الكثيرة |
| Tüm türler için somut faydaları hesaplanamaz. | TED | إن فوائدها الملموسة لجميع الأنواع لا تحصى. |
| Bu bir devlet sözleşmesi tüm faydaları içerir. | Open Subtitles | هذا عقد حكومي, والذي يعني كافة انواع المزايا. |
| Böyle genç yaşta bu avantajları ve faydaları görmenin suçluluğu. | Open Subtitles | ذنب لأننا هنا تقريباً ونرى الفوائد والمنافع التي لدي في مثل هذا العمر الصغير |
| -Çekici bir teklif değil. Ama bazı faydaları da olacak. | Open Subtitles | لكن لها منافعها |
| Bu Alcatraz'ın faydaları. | Open Subtitles | تلك إحدى منافعِ القطـراز. |
| Bir aile olarak yaşamanın faydaları olsa da, bazı sorunlar da doğurabilir kardeşlerin birbirine rakip olması gibi. | Open Subtitles | العيش كعائلة لعله يؤتي أُكله، لكنه قد يخلق مشاكل أيضا، بالنسبة للأشقاء، قد يُصبحون متنازعين أيضاً. |