| Onu emekli etmek için özel seçilmiş 20 harekatçı göndermişler. | Open Subtitles | لذا أرسلوا 20 عميلاً من نخبة العملاء لإحالته إلى التقاعد |
| Üçüncü ekibin dış çekim denilen şeyi yapması için buraya göndermişler. | Open Subtitles | هل تعرفون أنهم أرسلوا فريق تصوير لأخذ لقطات للمكان من الخارج؟ |
| Sanırım bana sadece üst katın anahtarını göndermişler. | Open Subtitles | أعتقد أنهم أرسلوا لي مفتاح الطابق العلوي من المنزل. |
| Ve onu Almanya'ya göndermişler.. ve 24 saat sonra onu Almanya'dan Walter Reed'e göndermişler. | TED | وأرسلوه إلى ألمانيا. وبعد 24 ساعة أرسلوه من ألمانيا إلى والتر ريد. |
| İşte, Papa tarafından verilmiş. Bu insanlar, bizim için bir ordu göndermişler. | Open Subtitles | أنه هنا، أعطى إلينا من قبل البابا وهم ارسلوا جيشا لنا |
| Böylece onu tekrar kanoya bindirip göndermişler. Bu sefer iyilik için. | Open Subtitles | لذا ارسلوه مرة اخرى بزورق هذه المرة الى الأبد |
| Sanırım bana sadece üst katın anahtarını göndermişler. | Open Subtitles | أعتقد أنهم أرسلوا لي مفتاح الطابق العلوي من المنزل |
| Hayır. Gleaner'ı ara. Bu akşam buraya fotoğrafçı göndermişler mi öğren. | Open Subtitles | لا , إكتشف لو انهم أرسلوا مصورا هنا الليلة |
| Salgındaki ilk kurban olması muhtemel bir mahkuma, bir paket göndermişler. | Open Subtitles | أرسلوا الرزمة إلى السجين الذي قد كان الضحيّة الأولى للعدوى. |
| Bana "bal şafağı" yerine "yaz buğdayı" rengi göndermişler. | Open Subtitles | لقد أرسلوا لي لون القمح الصيفي بدلاً من لون الفجر العسلي |
| - Ne oldu? Senaryoyu göndermişler. Hiç göndermezlerdi. | Open Subtitles | أرسلوا لي حوار اليوم لا يفعلون ذلك أبداً |
| Son görüldükleri yere adam göndermişler, ama birşey bulamamışlar. | Open Subtitles | لقد أرسلوا بعض الناس الى أخر موقع تم رؤيتهم فيه , لكنهم لم يجدوا شئ |
| Daha önce çalıştığın ofis, yardıma ihtiyacımız olduğuna karar vermiş ki bize Ajan Kulok'u göndermişler. | Open Subtitles | يبدو مكتبك السّابق قرّر أننا بحاجه للمساعدة لذا أرسلوا لنا كلوك الوكيل |
| Buluşmamız için bu sepet dolusu hediyeleri göndermişler bana, her şeyi içinde. | Open Subtitles | أرسلوا لي هذه السلّه و بها كل تلك الأشياء من أجل موعدنا, إنها سله متكاملة |
| Ve rahiplerini geçitten göndermelerini de durdurmayacaklardır, zaten halihazırda birini göndermişler bile. | Open Subtitles | لن يمنعوا الرهبان من الحضور لقد أرسلوا أحدهم بالفعل |
| - Sana formu göndermişler. - Bunun yeterli olmadığını söylediler. | Open Subtitles | لقد أرسلوا لك النموذج - أخبروني أنه لا يكفي - |
| Ama efendim, aşağılıklar gerçek hazine göndermişler. | Open Subtitles | لكن يا سيدي, بعض الأوغاد أرسلوا كنز حقيقي |
| Siktir. Bize göndermişler. Artık benim oldu. | Open Subtitles | اللعنة, لقد أرسلوه لنا الآن, إنها لي, اللعنة |
| Hatta bununla ilgili bildiri göndermişler. | Open Subtitles | أترين؟ لقد ارسلوا لنا تقرير بذلك, تلك التقارير هي التي أعلمتني ذلك |
| Son haftasında kimse olmamasına rağmen üç kez havaalanına göndermişler. | Open Subtitles | لقد ارسلوه الى المطار ثلاث مرات فى اسبوع الأخير |
| Nöbetçileri peşinden göndermişler. | Open Subtitles | عندما ارسلو الحرس ورائه نظر أليهم , ثم .. |
| - Anlaşılan, geçen hafta test sonuçlarını Harry'ye göndermişler. | Open Subtitles | على ما يبدو أنهم أرسلوا النتائج الأسبوع الماضي لهاري |