| Bu konuda hepimizin farklı görüşleri olabilir. | TED | قد يكون لدينا جميعاً آراء مختلفة حول هذا الموضوع. |
| Gerçeklerden bahsederken bazı görüşleri dışarıda tutmalıyız. | TED | انه عندما نتحدث عن الحقائق فهنالك آراء خاطئة تفند على الفور |
| Bence birçok insanın karışık görüşleri... - Bizim söz ettiğimiz bu değil. | Open Subtitles | أنا لا أؤمن بالشعارات، أعتقد أن أغلب الناس يملكون وجهات نظر مختلطة |
| Üstelik karşıt görüşleri reddetmek onları yok etmiyor, çünkü milyonlarca kişi onlarla hemfikir. | TED | ومع ذلك، تجاهل وجهات النظر المعارضة لك لا يجعلهم يختفون، لأن ملايين البشر يؤيدونها. |
| İnsanların her zaman farklı görüşleri vardır. | TED | فدائما ما تختلف الآراء باختلاف الأشخاص. |
| Benim daha önce sözünü ettiğim, terörizme karşı daha asimetrik yaklaşımları ve sebep sonuç ilişkisine dayalı daha yenilikçi görüşleri tetkik ediyorlar. | TED | إنها تنظر إلى ما أشرت إليه في البداية، إلى تلك الأساليب التي لا تتماثل معها، أراء أكثر حداثة، السبب والنتيجة. |
| Onlar yürüyerek gidiyorlardı ve bu dağları ilk görüşleri gerçekten de göz korkutucu bir deneyim olmuştur. | Open Subtitles | كانوا يُسافرون سيراً على الأقدام ولا بد وأن مشهدهم الأول لهذه الجبال كان مفزعاً ولا ريب |
| Sadece, devletin yasakladığı ve cezası ölüm olan... görüşlere sahip olduğunuz için değil, bu görüşleri devlet hizmetinde çalışanlara... salık verdiğiniz için suçlusunuz. | Open Subtitles | ليس فقط لاعتناق آراء محظورة من الدولة و التى عقوبتها الموت و لكن للموعظة بهذه الآراء لرجال أقسموا على خدمة الدولة |
| Tamamen senin görüş ve kararların komitenin görüşleri olarak kabul ediliyor. | Open Subtitles | أن وجهات نظركم وقراراتكم من المفترض أن تكون آراء اللجنة |
| Bize inandırdığın buydu ama kuvvetli siyasi görüşleri olan bir hanımefendi gibi görünüyorsun, değil mi? | Open Subtitles | هذا ما تريديننا أن نصدقه لكن يبدوا انك سيدة ذات آراء سياسية قوية، صحيح؟ |
| First Lady'nin eşcinsel evliliği konusunda görüşleri değişti. | Open Subtitles | اذن آراء السيدة الأولى عن زواج الشواذ تطورت |
| Aslında çok eşitlikçi görüşleri olabilir. | TED | ربما لديهم آراء متساوية، في الواقع. |
| Ancak kampanyanın temeli onların farklı görüşleri üzerine kurulu. | TED | ولكن شرعية الحملة تستند على اختلاف وجهات نظرهم. |
| İnsanların görüşleri de değişiyor yani görüşleri de daimi değil. | TED | كما يغيرون وجهات نظرهم، وبالتالي فإن آرائهم غير دائمة. |
| Ama sahip olduğum görüşleri kimseye empoze etmiyeceğim. | Open Subtitles | و لكن لى وجهات نظر فى التدريس لا أفرضها على أحد |
| Onsuz, boş bir kağıt gibi, referans referans noktası olmadan yeniden doğmuş, tecrübesiz, hatta görüşleri olmayan birisinizdir. | Open Subtitles | بدونها انت لائحة فارغة ولدت من جديد من غير نقاط مرجع التجارب وحتى الآراء |
| Radikal görüşleri varmış ve 16 yaşında kaçıp yeniden tarikatın beyin yıkayan kollarına dönmüş. | Open Subtitles | كان لديه أراء متطرفة, و في سن السادسة عشر ارتمى في أحضان طائفة بعثة السماء |
| İyi ve kötüye dair çok keskin görüşleri vardır ki ben de bu görüşlerine katılıyorum. | Open Subtitles | لديه أراء متعصبة فيما يتعلق بالخير والشر، والتي أشاركه بها |
| Onlar yürüyerek gidiyorlardı ve bu dağları ilk görüşleri gerçekten de göz korkutucu bir deneyim olmuştur. | Open Subtitles | كانوا يُسافرون سيراً على الأقدام ولا بد وأن مشهدهم الأول لهذه الجبال كان مفزعاً ولا ريب |
| görüşleri, Ticaret Federasyonu'nun düşüncelerini yansıtmaz. Belki de öyle. | Open Subtitles | ارائه لا تعبر عن هولاء |