| Oedipus bir çakalın ya da sfenksin itaatinin ötesini göremeyecek. | Open Subtitles | أوديب لن يرى ما بعد طاعة جاكال أو أبو الهول. |
| Çok şey yaşadı. Babasını yeni kaybetti. Annesini bir daha göremeyecek. | Open Subtitles | لقد مر بالكثير , لقد مات والده ولن يرى امه مجدداً |
| Eğer biri geceleyin ormana bakarsa tek bir ışık göremeyecek. | Open Subtitles | في الليل لو ينظر أحدهم عبر الغابة لن يرى ضوء واحد. |
| Ben değişiyorum ve sen bunu göremeyecek kadar aptalsın. | Open Subtitles | إنني اتحول وأنتَ غبيٌ جداً لترى هذا التحول |
| Ama ilk seçtiği erkek bütün bunları göremeyecek kadar uzakta. | Open Subtitles | لكن ذكرها الأول المعترَف به ليس بمقربة ليرى كل هذا، |
| Büyük Efendi kötü kaleye girerse, Gurgi bir daha arkadaşını göremeyecek. | Open Subtitles | لو ذهب سيدي إلى القلعة الشريرة جارجي المسكين لن يرى صديقه مرة أخرى |
| Bunun içinden artık göremeyecek sanırım. | Open Subtitles | يبدو أنه لا يمكنه أن يرى الأمر على أية حال |
| Bu da, benim iznim olmaksızın çocukları göremeyecek, anlamına geliyor. | Open Subtitles | و هذا يعنى أنه لن يرى الأطفال إلا لو سمحت أنا بذلك |
| Şüphesiz ki, bu ülke ikinci yüzyılı göremeyecek. | Open Subtitles | عدم ارتكاب الخطأ ، فهذا البلد لن يرى القرن التالي أبداً |
| Onu yakalayacağız ve gün ışığını bir daha göremeyecek çünkü onu bir odaya tıkacağım odayı da uzaya fırlatacağım. | Open Subtitles | سوف نقبض عليه وحينها لن يرى ضوء الشمس مرة اخرى لاننى سوف اضعة فى حجرة |
| Neden önünde kendinizi savunmak yok göremeyecek kör. | Open Subtitles | لماذا تدافع عن نفسك أمام أحد أعمى ولا يرى |
| Biliyorum, çünkü onu daha yukarı yükselttirme gibi zekice bir planım var. ...böylece lokantanızı kimse göremeyecek. | Open Subtitles | لأنني لدّي خُطة ذكية لأزيد من عدد الزوار لذا، لا أحد يرى لمطعمك. |
| Gözümün içine baktın ve ikinci dönemini göremeyecek dedin.. | Open Subtitles | نظرت في عيني وقلت أنه لن يرى فترة رئاسية ثانية |
| İstediğim şeyi bana verene kadar büyücü bir daha şapkasını asla göremeyecek. | Open Subtitles | وما لمْ يعطِني ما أريد فلن يرى المشعوذ قبّعته ثانية |
| Onu bulduğumda o kadar derin bir çukura gömeceğim ki bir daha asla gün ışığı göremeyecek. | Open Subtitles | عندما أجده, سوف أقوم بدفنه في حفرة عميقة جداً,سوف لن يرى ضوء النهار أبداً |
| Bir haftaya kalmaz ölecek. Muhtemelen karaya çıktığımızı göremeyecek. | Open Subtitles | سيموت خلال أسبوع، الراجح أنّه لن يرى اليابسة مجددًا. |
| Bana bir şey olursa, o hiç bir şeyi göremeyecek. | Open Subtitles | وإذا حدث أي شيء لي انه لن يرى اي شيئ منه |
| Kızın ölümünü göremeyecek olman çok yazık olacak. | Open Subtitles | مما يجعله مؤسف جدا ذلك انك لن تكون في الارجاء لترى ما حدث لها |
| Onun bunu göremeyecek olması büyük bir utanç. | Open Subtitles | إنّه أمر مُؤسف أنّها لن تكون حيّة لترى حدوث ذلك. |
| Ama Tanrı şahidim olsun ki bunu yapan herif mahkeme yüzünü bile göremeyecek. | Open Subtitles | أقسم بالرب ، الرجل الذي فعل هذا لن يعيش ليرى قاعة المحكمة |
| boşver sen onu. geleceğin süper starını göremeyecek kadar sarhoş. | Open Subtitles | لا تأبه له، إنه سكران لدرجة أنه لا يستطيع رؤية نجم المستقبل |
| Buraya kim taşınırsa beni göremeyecek. | Open Subtitles | أيا كان من سيأتي بعدكم لن يستطيعوا رؤيتي |
| Kocanız sizi göremeyecek olsa bile her ziyaret gününde geldi. | Open Subtitles | لقد جاء زوجك فى كل أيام الزيارة حتى حين لم يتمكن من رؤيتك |
| Kitabı okumazsan, ne yazık ki kimse bu hareketi bu sene göremeyecek. | Open Subtitles | من المؤسف أنه لن يراها أحد هذا العام إن لم تقرأ الكتاب |