|                Ve üzüntülü kısımlarda güler ve şakalarda da hıçkırarak ağlardı.                | Open Subtitles |                 فكانت تضحك عند اللقطات الحزينة و تبكي عند اللقطات المضحكة                | 
|                Bazen sorardım... ama sadece güler ve birine verdiğini söylerdi.                | Open Subtitles |                 كنت أسألها عليه احيانا ولكنها كانت تضحك فقط وتقول انها قد اعطته لأحد                | 
|                bilirsin bir çok kız ya güler, ya cevap yazar ya da durum güncellemesi gönderirdi.                | Open Subtitles |                 هل تعلمين , ان اغلب الفتيات يضحكون وينشرون مثل هذه الامور عندما تحدث                | 
|                Yaz aklım, yaz şunu. güler yüzlü, hep güler yüzlü bir insan zehirli bir yılan da olabilir.                | Open Subtitles |                 اين مفكرتي حتى اسجل فيها ان المرء قد يبتسم                | 
|                Böyle bir şey söylersiniz, tüm arkadaşlarınız güler ve kızlarla iyi olduğunuzu düşünürler.                | Open Subtitles |                 أن تعطي تصريحا مثل ذلك سيضحك جميع رفاقك و يظنون أنك مهتم بالفتيات                | 
|                Lola maçta bizimle birlikteyken iyi görünmem için ben komik bir şey söyleyince güler misin?                | Open Subtitles |                 ذلك منذ عام ولا يأتي إلى لعبة معنا، يمكنك ان تجعل لي تبدو جيدة من الضحك عندما أقول شيئا مضحكا؟                | 
|                Sonradan güler bunlara, yaşarsa.                | Open Subtitles |                 وسيعيش ويضحك عندما يتذكر ما جرى هذا اليوم                | 
|                Sonra Amiral Kulübü'ndeki herkes güler sana.                | Open Subtitles |                 عندها كل المتواجدين في نادي البحريات سيضحكون عليكِ                | 
|                Onunla konuştuğumda omuz silker ve yaptığım espriler haricinde karım da bu duruma her zaman güler.                | Open Subtitles |                 وزوجتي تضحك دائماً إلا عندما أقول شيء مضحك                | 
|                Yasemin, aslında bir lağım faresi olduğumu öğrenecek olursa hâlime güler.                | Open Subtitles |                 اذا أكتشفت ياسمين أننى لست أكثر من فأر شارع حقير فسوف تضحك على                | 
|                Eğer bir kızla çok fazla konuşursam ya güler ve kaçar ya da gülerek kaçar.                | Open Subtitles |                 لو أنا تحدثت مع أي فتاة اما انها ستضحك وتهرب مني أو ستهرب بعيدا وهي تضحك                | 
|                Çocuklar düşer, tökezler, güler, ağlar, hayat böyle bir şey işte.                | Open Subtitles |                 سوف يتعثّرون و يقعون , يضحكون و يبكون لكن هذه هي الحياة                | 
|                Bazı insanlar burunlarından güler                | Open Subtitles |                 بعض الناس يضحكون من خلال أنوفهم                | 
|                Evet, hastalarına tüm dişlerini göstererek, güler ve bademcik ameliyatını anlatır.                | Open Subtitles |                 نعم، يبتسم بأسنانه كلها و يخبرهم بتجربته مع اللوز                | 
|                Bir şaka yaparım. Herkes güler. Komik olduğumu biliyorum.                | Open Subtitles |                 لو قلت نكته سيضحك الجميع و ساكون مضحكا و لكن هذا ليس ضحك                | 
|                Bu parayı istersem, Washington'dakiler bana kıçıyla güler.                | Open Subtitles |                 ستسمع الضحك طول الطريق من واشنطن                | 
|                Bana hep bir bardak bedava buğday filizi suyu verir ve öğürmeme güler.                | Open Subtitles |                 أنه ييهديني حنطة الحشيش مجانا ويضحك عندما أنكت                | 
|                Son gülen iyi güler.                | Open Subtitles |                 نَعْرفُ من الذين سيضحكون اخيرا                | 
|                Sen yalandan gülersen, herkes de sana yalandan güler.                | Open Subtitles |                 عندما تزيفين الابتسامة الجميع يرد لكـ ابتسامة مزيفة                | 
|                Pislikler böyle güler.                | Open Subtitles |                 هذه هى الطريقه التى يسخر بها الفيتناميون                | 
|                Ha, birkaçınız gülüyorsunuz. Ben bunu söylediğimde herkes güler, ama bu trende başaramadık.                 | TED |                 حسنًا , بعضكم يضحك. الكل يضحك عندما اروي تلك القصة, لكن ليس داخل ذاك القطار.                 | 
|                Gördün mü bir odada oturan iki adamın sorunu şu, sen onlardan sadece birini görebiliyorsun ve onlar arkaları dönük halde ...sana bakıyorlar, gömleklerinin yakası bana güler bir halde.                | Open Subtitles |                 يقفون و هم يشاهدوني و يبتسمون لي و من ثم سموك أنت الرئيس                | 
|                Elinden her şeyini alır ve yüzüne güler. Sana ihanet eder.                | Open Subtitles |                 تأخذ منك كل شيء ، وتضحك في وجهك إنها تخونك                | 
|                Ve bu da güler.                | Open Subtitles |                 وهذا هو غولر.                | 
|                "Akabe'yi aldık" derse, generaller güler.                | Open Subtitles |                 "لقد استولينا على العقبة" سيسخر الجنرالات منه                |