| Yemek sırasında beni ispiyonlamamalıydın. Cam üfleme nöbetinde bana gülmüştün. | Open Subtitles | لم تفسح لي مكاناً بطابور الغداء، وأنت ضحكت عندما تقيأت برحلة تصنيع الزجاج |
| O adamın yumurtalarına vurulduğunda gülmüştün. | Open Subtitles | أنت ضحكت عندما تعرض ذاك الشخص للضرب بخصيتيه |
| Sen ise sadece gülmüştün; cevap vermeden, sanki... | Open Subtitles | حينها ضحكت دون ان تردي الاجابة |
| Ve hatırlatırım Smithers, Ticketmaster'dan aldığımda bileti gülmüştün. | Open Subtitles | سمذرز) ضحكتَ عليّ حينما) اشتريت تذكرة درجة أولى |
| Şüpheciliğime gülmüştün, değil mi? | Open Subtitles | أنت تضحك على عقليتي الشكاكة أليس كذلك؟ |
| Gülümsedim. Gülmedim. gülmüştün seni lanet kelle! | Open Subtitles | لقد ابتسمت و لكنى لم أضحك - لقد ضحكت ملئ فمك - |
| Sen de gülmüştün. | Open Subtitles | وأنت ضحكت وذهبت لشركة الإتصالات |
| Sen o aptalca şakalara gülmüştün. | Open Subtitles | لقد ضحكت على هذا الدعابات الغبية |
| İçinde küçük ışıklar? Bana gülmüştün. | Open Subtitles | به أضواء من الداخل لكنك ضحكت عليّ |
| Partide duyduğunda gülmüştün. | Open Subtitles | لقد ضحكت حين سمعتها فى الحفل |
| gülmüştün. | Open Subtitles | لقد ضحكت |
| Yüzüme karşı gülmüştün. | Open Subtitles | لقد ضحكتَ في وجهي. |
| En son ne zaman bir şeye yüksek sesle gülmüştün? | Open Subtitles | بينما أنت لا تضحك على أي شيء أخر |