| Bil diye söylüyorum, kolyem saf gümüştür ve yanıma sarımsak tozu da aldım. | Open Subtitles | لكن ليكن في علمك، هذه القلادة من الفضة الخالصة، وألحقت بها ثوم كذلك |
| Tiffanys'ten... Saf gümüştür. | Open Subtitles | إنه من متجر تيفانى إنه من الفضة الممتازة |
| Onlara zarar verebilen tek şey gümüştür. | Open Subtitles | الفضة هي الشئ الوحيد الذي يمكن أذيتهم |
| Bu gerçek gümüştür ve işareti yanlıştır | Open Subtitles | هذه فضة حقيقية كان هذا حجم القطعة الفعلى حينها |
| İddiasına varım gerçek gümüştür. | Open Subtitles | أراهن أنه مصنوع من فضة حقيقية |
| Bu gümüştür. | Open Subtitles | حسنا ، ذلك هي الفضة |
| - gümüştür. | Open Subtitles | إنها من الفضة |
| Bu atomize asıltılı gümüştür. | Open Subtitles | انه رذاذ الفضة |
| Hakiki gümüştür. | Open Subtitles | فضة حقيقي. |
| Oksitlenmiş gümüştür. | Open Subtitles | فضة مُؤكسدة |