| Aşk gerçektir diye düşünürdüm ama sadece bir hayal, bir hileymiş. | Open Subtitles | حسبت أن الحب كان حقيقي لكنه كان مجرد خيال و خديعة |
| "Bu yerin gücü elle dokunulabilir derecede gerçektir" | Open Subtitles | هذا المكان ذو القوى هو حقيقي ويمكن إيجاده ودخوله، |
| Bağımlılığın beyin-temelli bir hastalık durumu olduğu medikal ve nörolojik bir gerçektir. | TED | يعتبر ذلك الإدمان حالة مرضية تعتمدُ على الدماغ وهو حقيقية عصبية طبية. |
| Ne kadar saçma görünürse görünsün, Schrödinger'in kedisi gayet gerçektir. | TED | وعلى الرغم من أن فكرة قطة شرودنجر قد تبدو سخيفة، إلا أنها حقيقية جدًا. |
| Gerçek yok derken, gerçeğin olmaması bir gerçektir diyorsun. Bu mantıklı bir çelişki. | Open Subtitles | إذا قلت أنه ليس هناك حقيقة أنت تدعين بجد أنه ليس هناك حقيقة |
| Bir yerdeki hastalığın her yerdeki insanlar için bir tehdit olabileceği fikri çok gerçektir. | TED | فكرة أن المرض في أي مكان يمكن أن يشكل تهديدًا للناس أينما كانوا هو حقيقة واقعة. |
| Şu bir gerçektir ki temel karakter özelliği bakımından liberaller yeni tecrübelere muhafazakarlara göre daha açıktırlar. | TED | في واقع الأمر أن الليبراليون المتحررين أعلى من المحافظين في سمة شخصية أساسية تسمى الإنفتاح على التجربة. |
| İllüzyondaki bazı şeyler ilüzyonun arkasındaki gerçekten ...daha gerçektir. | Open Subtitles | ،هناك شيء ما حقيقي في هذا الوهم شيء أكثر أصالة من الواقع القائم خلف هذا الوهم |
| Belki vardır. Belki de gerçektir. | Open Subtitles | حسناً , قد يكون هناك كتاب قد يكون الأمر حقيقي |
| Umarım bu sefer gerçektir, aksi takdirde çok acıklı olurdu. | Open Subtitles | أتمنى أن يكون حقيقي هذه المرة، و ألا سيكون شيء محزن |
| Sertseler gerçektir, yumuşaksalar sahtedir. | Open Subtitles | هي أن تحكها بأسنانك إذا كان خشناً, فإنه حقيقي |
| Sevgili Alessandro ailenin kötü bir yıl geçirmesine üzüldüm ama Noel Baba gerçektir. | Open Subtitles | عزيزي اليساندرو آسف على عائلتك, لقد كان عامها صعبا ولكن سنتا حقيقي |
| Bu filmdeki karakterler gerçektir ve olaylar tarihi gerçeklere dayanmaktadır. | Open Subtitles | شخصيات هذا الفيلم حقيقية وأحداثه مأخوذة عن حقائق تاريخية |
| Bu filmde canlandırılan olayların tümü de gerçektir. | Open Subtitles | الأحداث التي تدور في الفيلم حقيقية والأسماء حقيقية لأشخاص حقيقيون والمنظمات حقيقية مستودع المستلزمات الطبية |
| O dosyalar ancak doğruluğu kanıtlanınca gerçektir. | Open Subtitles | إنّ الملفات فقط حقيقية ك تحقّقهم المحتمل. |
| Uzaylı istilâsıyla ilgili sıradaki öykü gerçektir. | Open Subtitles | الحكاية القادمة عن مواجهات المخلوقات الفضائية هي حقيقية. |
| Ama bugün, onların daha başarılı bir hale geldikleri bir gerçektir. | TED | ولكن اليوم, اصبحت حقيقة ولقد اصبحت ناجحة |
| Genel ve özel yolsuzluk bir gerçektir. | TED | الفساد في القطاعين العام والخاص حقيقة واقعة. |
| Bu, delillere rağmen yüzyıllarca reddedilmiş bir gerçektir. | TED | ان هذه حقيقة .. كان موجودة منذ قرون ولكنها مهمشة ورغم هذا الدليل |
| Üzücü olduğunu biliyorum, ama gerçek her zaman gerçektir. | Open Subtitles | أعرف كم يدعو هذا للأسف بالطبع لكنه أمر واقع |
| Birazdan size anlatacağım hikâye tamamen gerçektir. | Open Subtitles | القصّة التي على وشك أن أحكيها لكم حقيقيّة بالكامل |
| Bu iki ülke açısından oldukça az bilinen bir gerçektir. | TED | وهذه هي مجرد حقائق بسيطة متعارف عليها عن تلكم الدولتين. |
| Hayır, alerjiler gerçektir. Eğer çilek yersem, boğazım matematik dersindeki bir kızdan daha hızlı kapanır. | Open Subtitles | كلاّ، الحساسيّة أمر حقيقيّ إن كان لديّ حبّة فراولة، فستنغلق حنجرتي |
| Canavarlar gerçekse, güçleri de gerçektir. Ve bu ejderin canavarları imha etme gücü de. | Open Subtitles | اذا كانت قوتك حقيقيه سيقوم تنيينى بالقضاء على اى وحش |
| Sihir gerçektir. | Open Subtitles | السحر حَقيقي. |
| İyi bir savunma avukatının bilmesi gereken son şey gerçektir. | Open Subtitles | آخر ما يرغب محامي الدفاع الماهر في معرفته هو الحقيقة. |