| Adam bize su ve granola getirdi. Ayrıca mendil de verdi. | TED | لقد أحضر لنا ماء و أحضر لنا جرانولا وجلب لنا المناديل. |
| Başta sebebini anlayamadım. Bir öğrenci bana yazılı bir tebligat getirdi. | Open Subtitles | في بادئ الأمر لم أعرف لماذا التلميذ أحضر لي رسالة تنبيه. |
| Bunu dinlemek, kulağa görünen parlamanın dışında bir şey getirdi. | TED | إذن فالاستماع لهذا جلب شيئا ما للأذن يفوق الانفجار الظاهر. |
| Hayatlarına inen bir ışık olduğunu söylüyordu. Bize umut getirdi. | TED | حيث قال لقد انارت هذه المسيرة نفسي جلبت لي الامل |
| Sizin organizasyonunuz, Bay Midnight, Kanada sınırından bu kutulardan bir grup getirdi. | Open Subtitles | منظمتك يا سيد ميدنيت أحضرت بضاعة من هذه العلب عبر الحدود الكندية |
| Ne az rastlanan bir davranış. Seni doğu yakasına ne getirdi? | Open Subtitles | يا لها من مناسبة سعيدة، ماذا أتى بك إلى الجناح الشرقي؟ |
| Bil bakalım baban bu sefer panayırdan ne getirdi sana. | Open Subtitles | خمنى ماذا أحضر لك ابوك من المعرض هذه الملاة ؟ |
| Şey, belki, beni sürüklemeğe geldiğinde, çaresizlik içinde, mızrağı arenaya getirdi. | Open Subtitles | ربما حينما جاء ليسحبني في وضع استماتة أحضر الرمح إلى الحلبة |
| - Ve sonra birisi bir büyü karanlık ileri getirdi. | Open Subtitles | و بعدها أحدهم قال تعويذة الذي أحضر إلى القلعة الظلام |
| Sen bana daktilo filmi almıştın, bana çok şans getirdi. | Open Subtitles | أنتِ قد أشتريتي لي شريط آلة كاتبة و جلب الحظ. |
| Sen bana daktilo filmi almıştın, bana çok şans getirdi. | Open Subtitles | أنتِ قد أشتريتي لي شريط آلة كاتبة و جلب الحظ |
| Altıncı bölge memurları dün gece depo dışında tutukladıkları bir kadını getirdi. | Open Subtitles | ضابط من القطاع السادس جلب إمرأة قبضوا عليها البارحة بالقرب من المخزن. |
| Postanedeki o tatlı İtalyan kadın... bana güzel bir yemek getirdi. | Open Subtitles | تلك السيدة الإيطالية الرائعة في مكتب البريد جلبت لي عشاء فاخر |
| Deli kız kardeşini de getirdi, kendisinin bir numara küçüğü. | Open Subtitles | لقد جلبت معها اختها الصغيرة والمجنونة, أو النسخة المصغرة عنها |
| Ama öncesinde sana gelecektim Tituba minik oğlumuzu bana getirdi | Open Subtitles | ولكن وقبل ان أتي اليك تيتوبا أحضرت ابننا الصغير لي |
| Ve sonra öldü. Sonra Deng Xiaoping geldi ve Çin’e para getirdi ve onları tekrar temellerine döndürdü. | TED | ثم مات ثم دينج كسياو بينج الذي أتى وجلب المال إلى الصين وأعادها إلى المسار مرة أخرى |
| Sırf beni buraya getirdi diye onunla yatacağım mı sanıyor? | Open Subtitles | هو يعتقد لأنه أحضرني إلى هنا فقط سأتركه ينام معي؟ |
| Arabasıyla sizi buraya getirdi, değil mi? | Open Subtitles | لقد أحضرك إلى هنا فى هذه السيارة ، أليس كذلك ؟ |
| Ama o zaman Bay Rucastle,Londradan kızını taklit etmesi için Bayan Hunter'ı getirdi. | Open Subtitles | ثم احضر السيد روكاسيل , الانسة هنتر من لندن لكى تمثل شخصية ابنته |
| Kendisi mi getirdi yoksa kapının altından mı attı? | Open Subtitles | هل هو أحضرها شخصياً ، أو أنها كانت .. فقط هناك ، مرمي عند الباب ؟ |
| Eğer bu görüntüler o bilgisayarın kamerasıyla çekilmişse şüpheliler bilgisayarı yanlarında mı getirdi? | Open Subtitles | إذا الفيديو جاء من كاميرا الكمبيوتر ثم ماذا ؟ المجرم أحضره معه ؟ |
| İki genç Şayen getirdi. Konunun ne olduğunu bildiğini söylediler. | Open Subtitles | جلبه اثنان من الشباب الشايان قالا انك ستعرف من اجل اي شئ هذا |
| Sence cemiyet bizi buraya neden getirdi? Öldürmek için mi? | Open Subtitles | ماذا ، أتعتقدين أن النادي النسائي أحضرنا إلي هنا لقتلنا؟ |
| Sen bu küçük kız eve getirdi, gibi size Darcy Blaine yaptı. | Open Subtitles | انت احضرت تلك الفتاة الصغيرة للمنزل بالضبط كما فعلت مع دارسى بلاين |
| Ben onun bu olayda gerçeği söylediğini sanıyorum. O ilk önce silahları Texas'a getirdi. | Open Subtitles | اعتقد انه يقول الحقيقة حول شيء واحد انه أول مرة يجلب أسلحة الى تكساس |