| Bir de şu haline bak, eve bu çocuğu getiriyorsun. | Open Subtitles | والآن هاأنت تحضر هذا الطفل الي المنزل أنت جليس أطفال |
| Bence buradalar. İhtiyacımızdan fazla yemek getiriyorsun. | Open Subtitles | أنهم هنا ، فأنت تحضر طعام أكثر من اللازم |
| Şimdi de kuklayı yanında okula mı getiriyorsun? | Open Subtitles | حسناً، الأن تجلب الدمية إلى المدرسة معك ؟ |
| Neden her geldiğinde kimyasal şekerlerle doldurulmuş şeyler getiriyorsun? Ne, ne zaman? | Open Subtitles | سكيتر هل عليك أن تجلب سكّريات معالجة كيميائياً كلما تسنّى لك زيارتي ؟ |
| Yani bu yabancıları evime getiriyorsun, ve böyle acayip şeyler soruyorlar? | Open Subtitles | أعني، تحضرين هؤلاء الغرباء إلي منزلي و يسألونني عن تلك الأشياء؟ |
| Kendi bowling ayakkabılarını getiriyorsun sanıyordum. | Open Subtitles | ظننتُ أنك ستحضر حذاء البولينغ الخاص بك |
| Sense bana onun bir, bunun 15 resmini getiriyorsun. | Open Subtitles | و أنت تحضر لى صورة واحدة له و 15 أخرى لهذا الشخص الآخر |
| Sense bana onun bir, bunun 15 resmini getiriyorsun. -O kim? | Open Subtitles | و أنت تحضر لى صورة واحدة له و 15 أخرى لهذا الشخص الآخر |
| Pizzalarımı da zaten sen getiriyorsun. Cezalı olmak gerçekten çok kötü! - Ama... | Open Subtitles | و انت تحضر لي البيتزا نعم ان تكون معاقب أمرا سيئ |
| Kız arkadaşını bir genel eve getiriyorsun, ve ona bir içki bile ısmarlamıyorsun. | Open Subtitles | تحضر صديقتك الى بيت دعارة ولاتريد حتى ان تشتري لها شرابا ؟ |
| O hemşire bitmiş hâlde ve sen ona kahve mi getiriyorsun? | Open Subtitles | هذا الممرض تحت تأثير المخدر, وانت تجلب له القهوه |
| Dört yıldır bana kahve getiriyorsun. | Open Subtitles | كنت تجلب لي القهوة على مدى السنوات الأربع الماضية. |
| Çünkü artık arkadaşız ve her gün bana içecek getiriyorsun. | Open Subtitles | لانه نحن اصدقاء الان و انت تجلب لي عصير كل يوم |
| Bana bitirilmiş bir kek getiriyorsun ve tarifini çözmemi istiyorsun. | Open Subtitles | تجلب لي كعكة جاهزة ومن ثم تطلب إلي أن أستنتج الوصفة |
| Anne, adam piliçlerin peşinden koşuyor, sen de ona süveter mi getiriyorsun? | Open Subtitles | أمي, هو يطارد فتاة أخرى وأنت تحضرين سترات له؟ |
| Yine havai fişekleri mi getiriyorsun? | Open Subtitles | هل ستحضر مفرقعات نارية حين عودتك؟ |
| "Kem gözleri dağlamak için sürmenin rengini getiriyorsun bize | Open Subtitles | " أنت تحضرى لون الكحل من اجل طرد العين الحاسدة " |
| Öldürücü bir virüsü aile meselesi haline getiriyorsun. | Open Subtitles | لا أصدق أنك تجعلين من فيروس قاتل مسألة عائلية |
| Ben burada oturup hiçbir şey yapmazsam neden beni bu kadar getiriyorsun? | Open Subtitles | لماذا أحضرتيني كل هذه المسافة اذا كنت فقط سأجلس هنا ولن أفعل شيء? |
| Peki onu buraya ne zaman getiriyorsun? | Open Subtitles | متى ستحضره الى هنا ؟ |
| Çamaşırcını da mı getiriyorsun? | Open Subtitles | هل ستحضرين غسالتِك؟ |
| - Olmaz tatlım, hiçbir yere gitmiyorsun. Bana şans getiriyorsun. | Open Subtitles | لا عزيزتي , لن تذهبي لأي مكان انتِ جالبة الحظ لي |
| Kızı ta oradan buraya getiriyorsun ve daha yeni mi duyuyoruz? | Open Subtitles | أنت تحضرها من أقصى العالم وهذه أول مرة نسمع بالأمر؟ |
| Her akşam uyumadan önce getiriyorsun. | Open Subtitles | أنتم تجلبونه كل يوم قبل خلودي للنوم كل ليلة |
| Sevgilini böyle tehlikeli bir mahalleye bu saatte mi getiriyorsun? | Open Subtitles | أتحضر فتاتك لحي بهذه الخطورة في هذا الوقت المتأخر؟ |
| Soğuk suyunla, sıcak bir gülümseme getiriyorsun. | Open Subtitles | أنت تجلبين إبتسامه دافئه مع مياهك البارده |