| Sonra da istediğin yere gitmekte özgür olursun. Buraya gelebilirsin mesela. | Open Subtitles | حينّها، ستكونُ حراً للذهاب أينما شئت، مثل هنا، على سبيل المثال |
| Az önce öldüğün için çip çalışmayacak. Yani gitmekte özgürsün. | Open Subtitles | الآن، الشريحة تظن أنّكِ ميتة ذلك يعني، أنّكِ حرةٌ للذهاب |
| Böyle düşünüyorsanız çekip gitmekte özgürsünüz. | Open Subtitles | إذا كانت هذه هي الطريقة التي تشعر بها، أنت في الحرية للذهاب في طريقك. |
| Onun istekleri mühim değil beyefendi. Yetki bende ve gitmekte özgürsünüz. | Open Subtitles | رغبته لا تشكّل فرقاً، سيّدي أنا المسؤول، و أنت حرٌّ بالذهاب |
| Hayır, hayır, hayır, kendini suçlama. O cenazeye gitmekte haklıydın. | Open Subtitles | كلا, كلا, كلا, لا تلومي نفسك, لقد كنت محقة بالذهاب إلى المراسم. |
| Eğer yapmanız gereken ıslak (wet) bir şey varsa, İstediğiniz yere gitmekte özgürsünüz. | Open Subtitles | إذا كان لديك شيء فلك الحرية لتذهبي إينما تريدين |
| Bu, gardiyan gitmekte özgürsün dediğinde onu sorgulamak gibi bir şey. | Open Subtitles | هذا مثل استجواب حارس السجن عندما يقول أنتِ حرة للذهاب. |
| Şimdi şu kapıdan çıkıp gideceğim, on dakika boşluk vereceksiniz sonra gitmekte serbestsiniz. | Open Subtitles | الآن سأخرج من ذلك الباب، ..وتنتظرون. لعشرة دقائق، ثمّ تكونا أحرارّ للذهاب. |
| O adamlara zarar vermeyin, gitmekte özgürler. | Open Subtitles | . لا تأذوا أولئك الرجال ، هم أحرار للذهاب |
| Ondan sonra da bize yardım etmek istemezseniz, size söz veriyorum, gitmekte özgürsünüz. | Open Subtitles | . إذا لا تثق فى مساعدتنا ، إذن أنت حر للذهاب . هذا وعد منى |
| Buradaki durumdan memnun değilsen, gitmekte özgürsün. | Open Subtitles | إن لم تكوني سعيدة بالبقاء هنا فأنت حرّة للذهاب |
| Mahkeme başkanı aleyhinizde yeterli kanıt olmadığına karar verdi, gitmekte özgürsünüz ama dışarıda kalabalık var, | Open Subtitles | رئيس المحكمة قرر أنه ليس هناك أدلة كافية لإدانتك وأنت حر للذهاب ولكن هناك جمهور بالخارج |
| Embiryo aşılamasından sonra, kadın eve gitmekte özgür olacak. | Open Subtitles | بعد زرع الاجنة في ارحامهن النساء سيكن حرات بالذهاب لمنازلهن |
| Belki Messner bu cadı gecesine sessizce gitmekte istekli değildi. | Open Subtitles | ربما السيد ميسنر لم يكن راغبا بالذهاب بهدوء الى ليلة السحرة |
| Savcı suçlamaları takip etmeyecek. gitmekte özgürsün. | Open Subtitles | لن يتابع القضاء التهم وأنت حر بالذهاب |
| Bunu imzalarsan gitmekte özgürsün. | Open Subtitles | وقعي هذا و ستكونين حرّة بالذهاب |
| Bayan Darling, gitmekte özgürsünüz ama bir sonraki ihtara kadar ev hapsinde olacaksınız. | Open Subtitles | إنّك حرة لتذهبي يا سيّدة دارلينغ.. ولكنّك ستبقين تحت حجز إجباري في المنزل حتى إشعارٍ آخر. |
| Jüri özürlerimizi kabul etsin lütfen ve sanık gitmekte özgürdür. | Open Subtitles | تسرح هيئة المحلفين ...مع إعتذارنا والمتهم حر طليق |
| İhtiyacın yok. gitmekte özgürsün. Git buradan. | Open Subtitles | لا حاجة لذلك، أنتَ حرّ لتذهب ، أخرج من هنا. |
| Ne zaman isterse gitmekte özgür. | Open Subtitles | انه حر ليذهب اينما يشاء |
| Eğer söz verdiği şeyi yaparsa, sen ve kızın, ...gün sonunda gitmekte özgürsünüz. | Open Subtitles | إذا إلتزم بوعده، أنتِ وطفلتكِ ستكونون أحرار للمغادرة فى نهايه هذا اليوم. |
| Ah, onlar sorularını soracak daha sonra gitmekte özgürüz. | Open Subtitles | أوه، هم فقط يَحتاجونَ لسُؤال هم أسئلة ثمّ نحن أحرار للذِهاب. |
| Zorluk oraya gitmekte ve anahtar ise yörüngeye girmek. | TED | ان اهم خطوة في الذهاب الى الفضاء هو الوصول الى المدار الفضائي |
| Eh doktor, hastalarına durumlarından memnun değillerse, gitmekte serbest olduklarını söyle. | Open Subtitles | حسنا أيتها الطبيبة، أخبري مرضاكِ أنهم اذا كانوا غير راضين فلهم الحرية في المغادرة |
| Ama tercihte ve gitmekte serbest olacaksın. | Open Subtitles | لَكنَّك تَبْقى حرّة في الاختيار و الذهاب |
| Merak ediyorsanız söyleyeyim istediği zaman gitmekte özgür. | Open Subtitles | في حالة إذا تعجبتو هي حرة بأن تذهب في أي وقت أرادت |