| Başladığı işin sonuna geliyor, kendini kontrol etmekte gittikçe zorlanıyor. | Open Subtitles | انه ذاهب لنهاية متعته الامر يزداد صعوبة عليه لأبقاء سيطرته |
| Dünyada yedi milyar insan var ve her şey gittikçe kötüye gidiyor. | Open Subtitles | هناك أكثر من سبعة مليار نسمة على هذا الكوكب، الأمر يزداد سوءا. |
| gittikçe kötüleşiyor. Sağ eli ve önkolunun tamamı felç oldu. | Open Subtitles | حالته تزداد سوءاً الآن يده اليمنى كلها و ساعده مشلولون |
| Maalesef, hala babam ve benim aram kötüydü, ve gittikçe daha da kötüleşiyordu. | Open Subtitles | من الواضح بأنه لاتزال علاقتي بيني وبين والدي غير حميمة وكانت تزداد سوءا |
| Ne olduğunu teşhis etmeyi gittikçe zor hale getiren karmaşık makine düzenlerini daha fazla buluyoruz. | TED | وسوف نجد اكثر فأكثر ترتيبات معقدة من الآليات والتي اصبح من الصعب اكثر فأكثر من ان ندرك تماما مالذي يحدث في طياتها |
| Zira bütün hafta TED'de de duyduğumuz üzere dünyamız, insanların artan nüfusu ve ihtiyaçlarıyla birlikte gittikçe daha da küçülüyor. | TED | ولأننا كما سمعنا في تيد طوال الإسبوع بأن العالم يصبح أصغر وأصغر بزيادة أعداد الناس فيه تريد أشياء أكثر وأكثر |
| Sadece bana mı öyle geliyor yoksa bu şey gittikçe büyüyor mu? | Open Subtitles | أنه فقط أنا , أو هذا الشيء في الحقيقة يزداد حجما ؟ |
| Hayatım boyunca ne zaman normal hissettiğimi hatırlamak gittikçe zorlaşıyor. | Open Subtitles | أتعلمين، الامر يزداد صعوبة بتذكر آخر مرة شعرت بحياة طبيعيه |
| Bir şey var, beni ona doğru çekiyor ve gittikçe güçleniyor. | Open Subtitles | اسمعي، هناك شيء لفت إنتباهي من أجل ذلك، وإنه يزداد قوة |
| Hasta devamlı ve gittikçe kötüleşen bir sırt ağrısıyla geldi. | Open Subtitles | مريض يعاني من ألم مزمن و يزداد سوءا في الظهر. |
| Ağır bir şekilde silahlanmış sivil bir nüfusun bunların olmasına neden izin verildi diye gittikçe daha kızgın hale gelmesinin sizin kişisel güvenliğiniz için ne anlama geldiğini hayal edin. | TED | تخيلوا ما يعنيه لأمنكم الخاص وشعب مدجج بالسلاح يزداد غضبا على غضب حول السبب الذي سمح لهذا بالحصول. |
| Olay ufkuna yaklaştığınızda çekim gücü gittikçe güçlenir ve garip şeyler olmaya başlar. | Open Subtitles | عند الاقتراب من أفق الحدث تزداد الجاذبية قوة وتبدأ أمور غريبة جداً بالحصول |
| öyle görünüyor. Aslında, bizi izleyen gözlerin sayısı gittikçe artıyor. | Open Subtitles | فى الحقيقة, اعتقد ان عدد الاعين التى تراقبنا تزداد بثبات |
| Başlarda o kadar ciddi bir şey olduğunu düşünmemiştim ama gittikçe kötüleşiyor. | Open Subtitles | في البداية.. لم أعتقد بأنّ الأمر خطير، ولكنّ حالتي تزداد سوءً .. |
| Ama Mars ve Jupiter gibi gittikçe daha çok gezegeni işe katarsanız problem, Einstein ve arkadaşlarının kâğıt kalemle çözemeyeceği kadar zorlaşır. | TED | لكن كلما أضفت المزيد من الكواكب، مثل المريخ والمشترى، تزداد صعوبة المسألة وتتجاوز قدرة آينشتاين على حلها بورقة وقلم. |
| Sizin gibi olmayan insanları anlamak gittikçe daha zor hale geliyor. | TED | فيصبح أصعب أكثر فأكثر أن تفهم الناس الذين يختلفون عنك. |
| 6 hafta boyunca gittikçe artan ve daha da berbat bir hal alan baş ağrıları vardı. | TED | عانى من صداع طيلة الأسابيع الست الماضية ثمّ ازداد سوءًا أكثر فأكثر فأكثر. |
| Geçtiğimiz sene gördüğümüz gibi bu düşünce gittikçe sorgulanıyor. | TED | ولكن كما رأينا عبر السنوات الماضية ، أعتقد أن تلك هي مجرد فكرة. وهو موضع شكّ أكثر فأكثر. |
| Haber yaptığımız konular gittikçe daha uluslarası bir hal aldı. | TED | فالقضايا التي نعلنُ عنها تعدّ قضايا متعددة الجنسيات أكثر وأكثر. |
| Bu yüzden bitkileri hayvanların yerine koymak yerine, kabarık iştahımız gittikçe artıyor, ve en tehlikeli yönleri değişmeden kalıyor. | TED | ! لذا بدلا من استبدال النباتات واللحوم, بكل بساطة,اصبحت شهيتنا للطعام أكبر وما زالت معظم الجوانب الخطرة فيها كماهي |
| ve Creative Commons gittikçe yayılıyor. Dışarıda Creative Commons ile lisanslanmış 43 milyon şey var. | TED | وتقاسم الإبداع تنطلق، حسناً. ما يزيد على 43 مليون شئ هناك، قاموا بالترخيص مع رخصة تقاسم الإبداع. |
| Bu denizler gittikçe azalıyor ve daha fazla tehdit altındalar. | TED | لقد أصبحت البحار تشهد ضغطاً أكبر ومهدّدة أكثر. |
| gittikçe küçülen insanlari görüyorum normalde. | Open Subtitles | لقد رأيت سابقاً أشخاصاً يتقلصون و يصبحون.. عفاريت |
| Eğer konsantrasyonunu koruma yeteneğini yitirirsen bu ekonomi için gittikçe daha önemsiz biri haline gelirsin. | TED | إن لم تستطع الحفاظ على تركيزك، سوف تخسر صلتك بالإقتصاد شيئاً فشيئاً. |
| Size şunu söyleyeyim, işler gittikçe kötüleşiyor. | Open Subtitles | أنا أخبرك، لقد أصبح الأمر أسوء خلال هذه السنوات الماضية |
| Gücenmeyin, fakat ya sizler akıllanıyorsunuz, ya da ben gittikçe aptallaşıyorum. | Open Subtitles | لا إهانة، لكن إما تزدادون ذكاءً أو أنا أزداد غباءً |
| gittikçe insanlar kodlamayı öğrenmenin önemini anlıyor. | TED | لذا بدأ الناس يدركون وبشكل متزايد مدى أهمية تعلم البرمجة. |
| Kral hala yaşıyordu, fakat Buttercup' in kabusları gittikçe daha da kötüye gidiyordu. | Open Subtitles | الملك لا يزال يعيش.. لكن باتركوب فى كابوس ينمو تدريجيا للأسوأ أترى ؟ |
| Genişlemesi zamanla gittikçe artıyor ve bu durumda, uzay zamanın büyük çapta parçalandığı yerde evren yıkıcı bir artış yaşayacak. | Open Subtitles | توسعه باكبر سرعة من قبل مع مرور الوقت. وفي هذا السيناريو، الكون سينتهي بكارثة. حيث يقع الزمان على أوسع نطاق. |
| Bu iş gittikçe güzelleşiyor. | Open Subtitles | إنه يسير على نحوٍ أفضل ، فأفضل |