| greyfurt suyu bütün istenmeyen şeyleri parçalıyor-- | Open Subtitles | لان عصير الجريب فروت ينزل كل الاشياء غير المرغوب فيها |
| Yarı guava, iki damla portakallı elma çok azıcık greyfurt ve bir dilim limon olsun. | Open Subtitles | نصف جوافا ونصف تفاح مع رشة برتقال ومع القليل من عصير الجريب.فروت وشريحة ليمون, بسرعة |
| Kavun, greyfurt, portakal suyu? | Open Subtitles | بطيخ ، جريب فروت ، عصير برتقال ؟ |
| Tatlandırıcı serpilmiş yarım greyfurt. | Open Subtitles | وعصير جريب فروت,مع رشة من سكر سبليندا. |
| Bir greyfurt ! Kimse görmeden nasıl aldın bunu. | Open Subtitles | فاكهة الكريب لم أر واحدة من هذه منذ فترة |
| Beyninde greyfurt kadar ur vardı. | Open Subtitles | العنب ؟ نعم لقد اصيب بورم كبير كحجم العنب |
| Kafeinli pastırma. Pastırmalı greyfurt. | Open Subtitles | لحم خنزير بالكافيين، فاكهة كريب باللحم. |
| greyfurt suyu kalmamış. Karışık meyve suyu vardı. | Open Subtitles | لقد نفد عصير الجريب فروت لكن هذا عصير متعدد الفيتامينات |
| Vezikouterin cebi çektikten sonra bu parlak, greyfurt boyutlarındaki kütle ortaya çıkıyor bu da rahim. | Open Subtitles | أنا أسحب حظيرة مثاني رحمي لكشف هذه الكتلة في حجم ثمرة الجريب فروت وهو الرحم |
| Biliyor musun, bu şey için gerçekten gideceğim bu yüzden biraz greyfurt da koysan iyi olur. | Open Subtitles | أتدري، أنا سأبذل مجهود حقيقي ،في العثور على اسم جديد .يُفَضّل ان تجهز بعض الجريب فروت ايضاً |
| Eminim boynunun yanına greyfurt tutup da karşılaştırmadan önce de bunun farkındaydı. | Open Subtitles | و أنا واثقة من أنه عَلِمَ هذا قبل أن تحمل حبة الجريب فروت بالقرب منها. |
| Bir tanesi bir greyfurt kadar büyüktü. | Open Subtitles | واحدًا منهم كان كبيرًا كحجم حبه الجريب فروت |
| Jo Malone greyfurt ve Kırmızı Kadife kek? | Open Subtitles | جريب فروت " جو مالون " و كيك " التاج الأحمر " ؟ |
| Çalışmalarım için daha fazla zamanım kalıyor ve en önemlisi artık sabahın 5'inde greyfurt dilimlemek için kalkmıyorum. | Open Subtitles | أنت تعرف، لدي الآن المزيد من الوقت لدراساتي وأفضل جزء هو عدم الاضطرار إلى الاستيقاظ في الخامسة صباحاً من أجل شريحة جريب فروت |
| Çocuklar, çok şeker yiyorsunuz ama en azından Homer kahvaltıda doğal bir greyfurt yiyor. | Open Subtitles | أنتما تأكلان الكثير من السكريات ولكن على الأقل يمكن لـ(هومر) أن يأكل "جريب فروت" صحي |
| İlaç kullanıyorum ve bu sabah greyfurt suyu içtim. | Open Subtitles | تناولت الحبة وتناولت عصير فاكهة الكريب هذا الصباح |
| İki az pişmiş yumurta, pastırma ve greyfurt suyu. Pazar günü kahvaltıda sana bunları hazırlamıştım. | Open Subtitles | لقد أعددت لكِ بيضتان مسلوقتين ولحم خنزير وعصير فاكهة الكريب على فطور الأحد. |
| Hatırladığım kadarıyla o resim çekildikten iki dakika sonra ekselansları üzerine greyfurt suyu dökmüştü. | Open Subtitles | ... أعتقدت حوالي دقيقتان بعد أخذ الصورة أن سموها أنتهى وزجاجة عصير العنب فوقها |
| Kafasında greyfurt büyüklüğünde tümör buldular. | Open Subtitles | وجدورمخلفخلف عينه, كبير مثل العنب |
| Gerçek, yaşayan bir greyfurt. | Open Subtitles | فاكهة كريب حية حقيقية |
| Votka, kızılcık, taze greyfurt suyu. | Open Subtitles | فودكا ، توت بري عصير فاكه الكريب الطازجة |
| Yedi numara ve greyfurt suyu | Open Subtitles | رقم 7 مخفف، وعصير الكرافوت |
| - Yabanmersini, greyfurt. | Open Subtitles | "المضيفة: توت بري وجريب فروت" |