| Oliver'ın önünde sizinle Nina hakkında konuşmaya devam etmek istemedim. | Open Subtitles | حسناً، لم أشأ أن تواصلا الحديث عن نينا أمام أوليفر | 
| Taşıyıcı annelik ya da evlat edinme hakkında konuşmaya başladığım an kafayı yedi. | Open Subtitles | لكن الثانية لقد بدأت الحديث عن تأجير الأرحام أو التبني، انه استثنائي للتو. | 
| İnsanı seks hakkında konuşmaya iter. Testosteron alanı gibidir. | Open Subtitles | إنها تدفع للحديث عن الجنس، إنها منطقة مرتفعة التيستوستيرون. | 
| Gözlemeler bir yana, buraya gerçekten oğlum hakkında konuşmaya gelmiştim. | Open Subtitles | بغض النظر عن الفطائر جئت هنا حقاً للتحدث عن ابني | 
| Ve insanlar ayrıcalık hakkında konuşmaya başladıklarında utançtan paralize oluyorlar. | TED | وعندما يبدأ الناس بالحديث عن الإمتيازات، فإنهم يتعوقوا بالعار. | 
| Bugün buraya yalancılar, davalar ve kahkahalar hakkında konuşmaya geldim. | TED | قدمتُ اليوم لأتحدث عن الكذّابين، الدعاوي القضائية، والضحك. | 
| Ve bunu başaramayınca, Tel Aviv'den yükselen komplo teorileri hakkında konuşmaya başladılar. Amaçları Arap dünyasını bölmekti. | TED | وعندما فشلوا، شرعوا في الحديث عن المؤامرات التي تحاك في تل أبيب وواشنطن لتقسيم العالم العربي. | 
| Hiçbir kadın evinden buluşmaya şikayet dinlemeye gelmez, kendi hakkında konuşmaya gelir. | Open Subtitles | لاتعود امرأة من موعد... وتتذمر بأنها لم تفعل إلا الحديث عن نفسها | 
| Müstakbel gelinler düğün hakkında konuşmaya bayılırlar, sorun ne? | Open Subtitles | معظم العرائس تحب الحديث عن الزفاف ما الخطب؟ | 
| Buraya okul reformu hakkında konuşmaya geldiğini sanıyordum. | Open Subtitles | وكنت اعتقد انك هنا للحديث عن اصلاح المدارس | 
| Bir toplantım var. Dışişleri hakkında konuşmaya vaktim yok. | Open Subtitles | لدي إجتماعاً ليس لدي وقت للحديث عن العلاقات الخارجية | 
| Buraya Dutch George'ın ölümü hakkında konuşmaya gelmedim. | Open Subtitles | حسنا انا لست هنا للحديث عن اغتيال دتش جورج | 
| Baban hakkında konuşmaya mı geldin? Bir gün, çocukların olduğunda anlayacaksın, Loretta. | Open Subtitles | جئت للتحدث عن والدك ؟ يوماَ ما حين يصبح لديك أطفال ستفهمين | 
| Mark hakkında konuşmaya geldiyseniz yıllar önce bildiklerimi anlattım. | Open Subtitles | اذا أنتم هنا للتحدث عن مارك سـأتحدث عن ما حصـل قبل سنين انتا لم تقل أنك تريد الزواج من زوجته | 
| Böylece bu fikirden çok heyecanlandık, ve tam olarak neye benzeyeceği hakkında konuşmaya başladık. | TED | وقد تحمسنا لهذه الفكرة وبدأنا بالحديث عن شكلها النهائي | 
| Ama buraya rahmimi koruyan keskin dikenler hakkında konuşmaya gelmedim. | Open Subtitles | أن مهبلي يملك أسنان. لكن لم آتي إلى هنا لأتحدث عن جدار الأسلاك الحادة | 
| Georgie, çok iyi davrandın, ben de şu çok istediğin parti hakkında konuşmaya hazırım. | Open Subtitles | جورجي, لقد كنتِ جيدة جداً وأنا مستعدة للحديث حول هذه الحفلة التي ترغبين بها جداً | 
| Buraya zırhlı tren hakkında konuşmaya gelmiştik. | Open Subtitles | ظننت اننا اتينا الى هنا للتحدث بشأن القطار الحربى | 
| Sizi bekliyordum. Sizler de mi laneti kaldırma hakkında konuşmaya gelmiştiniz? | Open Subtitles | أيّتها المُحققة، أأنتِ هنا للتحدّث عن عكس اللعنة أيضاً؟ | 
| Hurdacı grupları ve seferler hakkında konuşmaya başladı. | Open Subtitles | بدأ يتحدث عن نبش الفضلات وحملة للبحث عن الطعام | 
| Yine sihirli kutu hakkında konuşmaya başlamayacaksın değil mi? | Open Subtitles | لا تقل أنك ستبدأ بالتحدث عن الصندوق السحري ثانيةً | 
| Bir skandal hakkında konuşmaya başlanınca başka bir şeyden bahsetmek zordur. | Open Subtitles | حالما يبدأ الناس بالتكلم عن فضيحة يصبح من الصعب التكلم عن أي شيء آخر | 
| Öyle görünüyor ki günümüzdeki ve çağımızdaki demokrasi hakkında konuşmaya ihtiyacımız var. | TED | يبدو أننا بحاجة لمناقشة الديمقراطية في يومنا وعصرنا هذا | 
| O zaman, birleşme hakkında konuşmaya hazırsın. | Open Subtitles | ربما أنت مستعد للتكلم عن الدمج في هذه الحالة | 
| Şirin espiri anlayışıma, çekiciliğime olumlu tepki göstermedi ben de iş hakkında konuşmaya başladım. | Open Subtitles | إنها لم تتأثر بمزاحي و لم يؤثر فيها و شكلي الصبياني لذا بدأت اتحدث عن العمل. | 
| O kadının hakkında konuşmaya hiç hakkın yoktu. | Open Subtitles | ليس لديكِ أيه حق لكي تتحدثي عن هذه المرأه |