| Kardeşim hakkında yalanlar atıp tutmaya başladı. | Open Subtitles | لقد بدأ بنشر هذه الأكاذيب عن أخي قائلاً بأنّ شقيقي كان مدمن مخدّرات |
| Amanda, başkan hakkında yalanlar anlatıp yanına kâr kalacağını düşünmek hata olur. | Open Subtitles | أماندا، أنتِ مخطئة إن كنتِ تظنين أنه لا يوجد عواقب لنشركِ الأكاذيب عن الرئيس |
| Kendin, onun başkan hakkında yalanlar anlatan bir kız olduğunu ve artık yapmayacağını söyledin. | Open Subtitles | أعني، لقد قلتها بنفسكِ إنها مجرد فتاة تنشر الأكاذيب عن الرئيس، والآن لن تفعل هذا أبدًا |
| Neden kocam hakkında yalanlar uyduruyorsun? | Open Subtitles | لماذا تنشرين الأكاذيب عن زوجي ؟ |
| Ulusal kanala çıkıp Amerika'ya, babam hakkında yalanlar mı söyleyeceksin? | Open Subtitles | هو أنك على وشك الظهور في برنامج وطني وتخبري الشعب أمريكي أكاذيب عن والدي. |
| Diğer Vaizler, Bay Muhammed hakkında yalanlar yaydığını söyledi. | Open Subtitles | عندما تبدأ بتشغيلها الدعاة يقولون أنك تنشر أكاذيب "عن السيد "محمد |
| Neden Cheryl Willens hakkında yalanlar uydurduğunuzu öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن أعرف لماذا افتعلت تلك الأكاذيب عن ـ (شيري ويلنس) ـ ؟ |
| Lilburne, Majesteleri hakkında yalanlar yazan bir haindir. | Open Subtitles | ليلبون) مجرم يكتب الأكاذيب عن جلالته) |
| Gazetelerde Rosie hakkında yalanlar basılıyor. | Open Subtitles | الصُحف، إنّهم... يكتبون الأكاذيب عن (روزي). |
| Diğer Vaizler, Bay Muhammed hakkında yalanlar yaydığını söyledi. | Open Subtitles | الدعاة يقولون أنك تنشر أكاذيب "عن السيد "محمد |
| Hayatı boyunca El hakkında yalanlar dinlemiş. | Open Subtitles | لقد رُويت له أكاذيب عن "اليد" طوال حياته. |