| Misafir işçi programı birinin yasal statüsünü işverenine bağlar ve işçiyi örgütlenme hakkından mahrum kılar. | TED | يقيد هذا البرنامج حالة الشخص القانونية إلى رب العمل، و ينكر حقه في توفيق أوضاعه. |
| - İddia makamı cevap hakkından feragat ediyor. - İyi işti Howard. | Open Subtitles | ان الأدعاء يتنازل عن حقه فى الرد عمل جيد يا هوارد |
| Toplumumuzun nasıl yönetildiğine dair herhangi bir şey söyleme hakkından vazgeçiyorsun. | Open Subtitles | فستتخلى عن حقكِ بإبداء رأيكِ بطريقة عمل وسير مُجتمعنا |
| Toplumumuzun nasıl yönetildiğine dair herhangi bir şey söyleme hakkından vazgeçiyorsun. | Open Subtitles | فستتخلى عن حقكِ بإبداء رأيكِ بطريقة عمل وسير مُجتمعنا |
| biyolojik anne karar alma hakkından vazgeçtiğinden, | Open Subtitles | بما أن الأم تتخلى عن حقها في اتخاذ القرار |
| Gazetelerin hakkından gelen birini hiç duydun mu, beyefendi? | Open Subtitles | سيد، هل تعرف أي شخص في أي وقت هزم الصحف؟ |
| Sessiz kalma hakkından vazgeçersen, söyleyeceğin her şey mahkemede aleyhine delil olarak kullanılabilir. | Open Subtitles | إذا تنازلت عن حق الصمت, أي شيئ تقوله سيستخدم ضدك بمحكمة العدل. |
| Bir komutan delirdiğinde, üstünlük hakkından feragat eder. | Open Subtitles | حين يصبح القائد مجنونا يسقط حقه في السيادة |
| Bay Cedar'a karşı koyup, şirketi kurtarabilecek tek kişi olan Longfellow Deeds oy hakkından feragat etti ve şehri terk etti. | Open Subtitles | والرجل الوحيد الذى كان بإمكانه الوقوف فى وجه سيدار وإنقاذ الشركة لونجفيلو ديدز قد تخلى عن حقه وترك المدينة |
| Çabuk duruşma hakkından feragat etmedi, biliyorsunuz. | Open Subtitles | تعلم أنه رفض في التخلي عن حقه في المحاكمة السريعة |
| Yani kapıdan giren her erkek, kadın ve çocuk kurtarılma hakkından vazgeçmiş demektir. | Open Subtitles | ما يعني أنّ كل رجل، إمرأة أو طفل يعبر تلك البوابات يتخلى عن حقه بالإنقاذ. |
| Avukat tutma hakkından da vaz geçti. | Open Subtitles | . ماكان ليوقع هذه قطّ . لقد تخلّى عن حقه بتوكيل محاميّ، أيضاً |
| Susma hakkından feragat etmiş olursun ve bütün soruları cevaplamak zorunda kalırsın. | Open Subtitles | تتنازلين عن حقكِ في الدفاع وتكوني مضطرّة للإجابة على كل شيء. |
| Paulson ve Geithner AIG'yi Goldman ile diğer bankaları dolandırıcılıktan mahkemeye verme hakkından vazgeçmeye zorladılar. | Open Subtitles | و فى نفس الوقت أرغم بولسون و جيثنير شركة ايه اى جى على أن تتنازل عن حقها فى مقاضاة جولدمان و البنوك الأخرى بتهمة الغش |
| Tahtımdaki hakkından asla feragat etmeyecek. | Open Subtitles | لن تتنازل عن حقها في عرشي أبداً. |
| Bayan Donaghy, ortak mallardaki hakkından vazgeçti. | Open Subtitles | السيدة (دوناغي)، تنوي بأن تتخلى عن حقها بجميع ممتلكاتك |
| Ve Scar'ın hakkından geldi, ve Simba yeni aslan kral oldu. | Open Subtitles | و هزم سكار و اصبح سيمبا ملك الأسود الجديد |
| Sevgilinin neredeyse hakkından geldiğini... - ...duyduğuma sevindim. - Sağ ol. | Open Subtitles | يسرني سماع أنك أوشكت هزم صديقتك |
| - Tanrı bir kere onun hakkından gelmişti. | Open Subtitles | لقد هزم الإله هذا الشيئ من قبل |
| Otel odanı havaya uçurduğunda avukat hakkından feragat ettin. | Open Subtitles | لقد تخليت عن حق المحامي عندما نسفت الفندق |