| Örneğin, Kanada'da Queen's Üniversitesi'nde yüksek lisans okurken Collins Bay hapishanesindeki hükümlüler bana yardım etmeyi kabul etti. | TED | على سبيل المثال، عندما درست في كلية الدراسات العليا في جامعة كوينز بكندا، اتفق السجناء في سجن خليج كولينزعلى مساعدتي. |
| Biz de keyfaletle salıverdik şehir hapishanesindeki kafası kesilecek bir sonraki suçluyu. | Open Subtitles | و تم اخراجنا مباشرةً بكفالة سجين من سجن المقاطعة و الذي كان رأسه هو التالي بسبب جريمة، و محكوم عليه بالقصاص |
| Artık dahili tesisat yapabiliriz. Tıpkı kadın hapishanesindeki gibi. | Open Subtitles | الآن يمكننا أن نركب مواسير داخلية مثل التي في سجن النساء |
| Yerel makamlar, şehir hapishanesindeki birkaç kişiyi astılar. | Open Subtitles | شنق المسئولين المحليين بعضهم في سجن المدينة |
| Valinin emriyle, önümüzdeki cumartesi, erkekler hapishanesindeki baloya katılacaksınız. | Open Subtitles | انتباه، بأمر من المحافظة يوم السبت القادم ستنتقلن جميعاً إلى سجن الرجال لحضور حفل تخرج |
| Kadınlar hapishanesindeki bir rodeonun broşürüne benziyor. Ne? | Open Subtitles | انها تبدو كنشرة عن رعاة البقر في سجن النساء |
| Sana bahsettiğim avukat, kamu avukatı şehir hapishanesindeki müvekkili ile ilgili konuşmayı kesmeyecek. | Open Subtitles | لدينا مشكلة، المحامي الذي كنت قد حدثتك عنه، المحامي العام لا يود الصمت على وجود موكله في سجن المقاطعة |
| Şehir hapishanesindeki bir hücrede bunu bulduk. | Open Subtitles | لقد وجدنا هذه في زنزانة سجين في سجن المقاطعة |
| Daha hiçbir şey diyemeden Rusya Güvenlik Güçleri odaya dalıp çocuğu tutuklayıp Moskova Butyrka hapishanesindeki sorgu odasına götürüyorlar. | Open Subtitles | تقتحم قوات الأمن الغرفة معتقلة إياه آخذة إياة الى زنزانة الإستجواب في سجن بوتيركا بموسكو |
| Bir fotoğraf buldum. Kardeşinin Fox River hapishanesindeki giriş fotoğrafı. | Open Subtitles | حصلت على صورة، صورة مسربة لأخيك من سجن "فوكس ريفر". |
| Maze hapishanesindeki İrlandalı Cumhuriyetçiler "Battaniye" ve "Yıkanmama" protestosuna başladılar. | Open Subtitles | الجمهوريين الإيرلنديين في سجن مايز مشاركين في احتجاج "الألحفة" و "عدم الاغتسال" |
| Maze hapishanesindeki İrlandalı Cumhuriyetçiler "Battaniye" ve "Yıkanmama" protestosuna başladılar. | Open Subtitles | الجمهوريين الإيرلنديين في سجن مايز مشاركين في احتجاج "الألحفة" و "عدم الاغتسال" |
| Tihar hapishanesindeki herkesi düzene sokan Kiran Bedi. | Open Subtitles | ... و كرين بيدى تجعل الجميع يصمتون فى سجن تهار ... |
| Jeju adası hapishanesindeki yemekler iyi miydi? | Open Subtitles | هل ناسبك مذاق الطعام في سجن جزيرة جيجو؟ |
| Folsom Eyalet hapishanesindeki tutuklu Gordon John Brandel için tahliye belgesi. | Open Subtitles | أوراق تسريح للنزيل " قوردين جون براندل " من سجن " فولسن ستيت " أرقام مراقبي التسريح وعناوينهم |
| General, Yangon hapishanesindeki isyancıların gardiyanıydı. | Open Subtitles | رفقة المتمردون و الجنرال في سجن ""يانجون". |
| Oswald Eyalet hapishanesindeki ölümlerle ilgili FBI soruşturması devam ediyor. | Open Subtitles | تحقيق "الإف.بي.آي" في جرائم سجن (أوزولد) المشدد مازال جارياً. |
| Webb, Juarez hapishanesindeki bir hücrede birkaç gün geçirecek. | Open Subtitles | (ويب) يقضي الأيام القليلة القادمة في سجن (هواريز) |
| Sakın bir Vietnam hapishanesindeki sarışın adam olma, June. | Open Subtitles | لا تكوني صاح أشقر فى سجن (فيتنام) ،يا (جون). |
| Belki de ada hapishanesindeki bir hastaneye. | Open Subtitles | أو مستشفى سجن في جزيرة معزولة |