| Yani, altyapıya bir trilyon dolar harcamaktan bahsetti. | TED | أقصد، إنه يتحدث عن إنفاق تريليون دولار على البنية التحتية. |
| Eğer para harcamaktan kaçınmazsan, kızlar etrafını sarar. | Open Subtitles | إذا كنت لا تمانع إنفاق المال فالفتيات بجميع أنحائك |
| Hep para harcamaktan bahsediyorsun Kanwarlal. | Open Subtitles | أنت ستتحدّث عن إنفاق المال دائما، كانوارلال. |
| Bu bizi tehlikeden ve zamanımızı boşa harcamaktan kurtaracak. | Open Subtitles | هذا سيوفر لنا عقبة إهدار الوقت بتوزيع المهام على بعضنًا |
| Sen gelmiş bir limuzine para harcamaktan bahsediyorsun. | Open Subtitles | وتتحدّثين بشأن إهدار المال على إستئجار ليموزين؟ |
| Evet. Boş yere zaman harcamaktan bıktım. | Open Subtitles | أَنا مريضُ مِنْ إهْدار أكثر وقت. |
| - Zamanımı burada harcamaktan sıkıldım. | Open Subtitles | - أَنا مُتعِبُ مِنْ إهْدار وقتِي هنا. |
| Sorunu kontrol altına almakta çok geç kalarak milyonlarca dolar harcamaktan kaçınmak için. | Open Subtitles | بدلاً من إنفاق الملايين من الدولارات محاولةً أن تُدير المشكلة فحسب، عندما يكون قد فات الآوان. |
| Sabah sabah para harcamaktan bahsediyorsun Küçük Sahip. | Open Subtitles | السيد، يتكلّم عن إنفاق المال أوّل شيء في الصّباح! ؟ |
| Sana para harcamaktan nefret etmeyi öğreteceğim. | Open Subtitles | سأعلمك كُره إنفاق الأموال |
| Boşa vakit harcamaktan laf açılmışken, sen ne yaptın bu gece? | Open Subtitles | بمناسية إهدار الوقت، ماذا تفعل الليلة؟ |
| Bu boşa zaman harcamaktan başka bir şey değil. | Open Subtitles | هذا إهدار للصفحة الأولي |
| Hayatım, annem boşa para harcamaktan hoşlanmıyor. | Open Subtitles | عزيزي هي لا تحب إهدار المال |