| Bu hava havaalanının güvenliği üzerindeki otoritemin mutlak olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | مما يعنى أن لى سلطة مطلقة لحماية أمن هذا المطار |
| Bu hava havaalanının güvenliği üzerindeki otoritemin mutlak olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | مما يعنى أن لى سلطة مطلقة لحماية أمن هذا المطار |
| Eşinin cep telefonunun izi havaalanının yakınlarındaki tek yıldızlı bir otelde. | Open Subtitles | الهاتف المحمول للزوجة يرن في فندق نجمة واحدة بالقرب من المطار |
| Ve sonunda havaalanının gerçekten yönünü çevirdiğini görebilirsiniz. | TED | وبامكانك ان ترى أخيرا المطار وهو يعكس اتجاهه. |
| Fotoğrafın, Moskova havaalanının çatısından çekildiği rapor edildi. | Open Subtitles | هذه الصور ذكر فى التقرير انها اخذت من سطح مطار موسكو |
| Tekerlekli sandalyeye ihtiyacım yok, ama havaalanının tasarımı ve ulaşılabilirlikteki eksikliği bunun benim için tek yol olması demek. | TED | الآن، أنا لا أحتاج لاستخدام كرسي متحرك، ولكن تصميم المطار وافتقاده لسهولة التوصيل يعني أنه طريقتي الوحيدة للعبور. |
| Bir sorun olmalı. havaalanının sorun çıktığında kullandığı şifre bu. | Open Subtitles | بالتأكيد هناك مشكلة.هذة شفرة المطار للإنذار بوجود مشكلة |
| Polisin, suikastçiden dolayı dikkati dağılmışken havaalanının karanlığından başka bir atış geldi ve Salan Zim ölür. | Open Subtitles | وبينماتسببالقاتلفىاحداث الاضطراب بين قوات الشرطه انطلقتطلقهاخرىمنالجانب المظلم من المطار وسقط زيم قتيلا |
| Ted, bu büyük olasılıkla bu havaalanının tarihindeki en berbat inişti. | Open Subtitles | في تاريخ هذا المطار لكن بعض منا، خصوصاً انا، |
| Şu anda havaalanının orada oturan kuzenimdeyim. | Open Subtitles | لقد قضيتها عند ابن عمي الذي بسكب قرب المطار |
| havaalanının ne kadar uzakta olduğunu bilmiyorsun galiba. | Open Subtitles | هل تعرف كم يبعد ذلك المطار الملعون عن هنا؟ |
| havaalanının dedektörlerinde gözükmüyor ve senin bir aylık kazancından daha pahalı. | Open Subtitles | لم يظهر في آلات الأشعة الفاحصة في المطار وثمنه اكثر من راتبك في شهر |
| McClane nerede? Benimle birlikte, havaalanının batısındaki Hidey Lake Kilisesi'ndeyiz. | Open Subtitles | انه معي في كنيسة هايدي ليك في غرب المطار |
| Uçağımı kaçırdım ve havaalanının otelinde kalmak zorunda kaldım. | Open Subtitles | لقد فوتت طائرتي كنت ملزمة بأن أبقى في فندق المطار |
| Belgeleri senden alıp, kopyasını çıkartıp, havaalanının çıkışında yapılacak ikinci değiş tokuşta sana geri vereceğiz. | Open Subtitles | سنأخذ الملفات و نصنع منها نسخة ثم نعيدها في المرحلة الثانية سيتم تنفيذها في الساحة أمام المطار |
| Ama çoğu bu havaalanının işleme tarzına bakacak. | Open Subtitles | ولكن أهم ماسينظرون اليه هو طريقة ادارة هذا المطار |
| Ama çoğu bu havaalanının işleme tarzına bakacak. | Open Subtitles | ولكن أهم ماسينظرون اليه هو طريقة ادارة هذا المطار |
| havaalanının planını çekip cep telefonunu göndereceğiz. | Open Subtitles | جاك سنسحب رسماً تخطيطياً لمنشأت المطار و سنرسلها لهاتفك الخليوي |
| Şimdi de havaalanının etrafında ksilofon çalıyorlar. | Open Subtitles | الآن يعزفون الإكسليفون وهم يلعبون البولينغ في المطار |
| Tost makinesini onardı bana havaalanının arka girişini gösterdi. | Open Subtitles | لقد أصلح أسلاك الفرن وأراني طريقاً خلفياً إلى المطار |
| havaalanının yakınında sefillik içinde büyümekte ayrı bir olay zaten... | Open Subtitles | من المحبط فعلا أن تعيش بجانب مطار عندما لا يكون لديك أي شيء |