| Kelimeler yerine buna odaklan, bakarsın bu hayatlarındaki en motive edici sohbet oluverir. | TED | ركّز على ذلك بدلاً من كلماتك، وربما تحفزهم هذه المحادثة أكثر من أي شيء آخر في حياتهم. |
| Benden, hayatlarındaki en iyi akşam yemeği servisini istiyorlardı. | Open Subtitles | هناك اشخاص يريدون إمضاء افضل أمسية في حياتهم |
| Oğullarımın hepsi için, futbol hayatlarındaki en önemli şeydir. | Open Subtitles | بالنسبة لأولادي فإن الكرة هي أهم شيء في حياتهم |
| Broadway hayallerinin gerçekleşmesini istiyorlarsa, hayatlarındaki en önemli seçmelere katılıyor olacaklar. | Open Subtitles | تجربة أداء سيقومان بها في حياتهما قادمة ويريدان أحلاهما في برودواي أن تصبح حقيقة. |
| Derek ve Ava hayatlarındaki en özel anı yaşıyor. | Open Subtitles | (ديرك) و(ايفا) وصلا الى لحظة خاصة جداً في حياتهما |
| Hep beraber, hayatlarındaki en önemli insanları oluşturuyoruz ve bizleri bugün buraya, sahip oldukları aşkın varlığında her birimizin özel bir katkısı olduğunu göstermek için davet ettiler. | Open Subtitles | سويةً, نحن الناس الأهم في حياتهم وقد قاموا بجلبنا هُنا لكي نعترف بأننا لعبنا دوراً مُميزاً |
| hayatlarındaki en önemli iki insandan biri olmana rağmen. | Open Subtitles | ولقد كنت واحدًا من إثنين من أهم الناس في حياتهم: |
| Buna rağmen, Suriyeli mülteci çocuklar, bütün mülteci çocuklar, eğitimin hayatlarındaki en önemli şey olduğunu söylüyorlar. | TED | وعلاوة على ذلك، فإن كل اللاجئين السوريين الأطفال بل كل اللاجئين الأطفال يخبرونا بأن التعليم هو أكثر الأمور أهمية في حياتهم. |
| Çünkü sen mahkûmların hayatlarındaki en önemli şeyi çalıyorsun kişiliklerini. | Open Subtitles | لأنك تسلب السجناء - أهم شيء في حياتهم فرديتهم |
| Bana hayatlarındaki en iyi şeymişim gibi davranmaları. | Open Subtitles | كلهم يعاملونني كأنني افضل شيء في حياتهم |
| hayatlarındaki en önemli şey konusunda bize güvendiler. | Open Subtitles | أنهم وثقوا بنا علي أهم شئ في حياتهم |
| Bir kayınbirader ve bir enişte hayatlarındaki en önemli kadını paylaşmayı öğrenebilir. | Open Subtitles | تجاه أهم إمرأة في حياتهم |