| Hayatta kalmak için hepimiz bir şekilde birbirimizi kullanıyor, sömürüyoruz. | Open Subtitles | كلنا نتغذى على بعضنا البعض، نستغل الأخر بطريقة ما للنجاة |
| Hayatta kalmak için ne yaptıysa o yıl yapmış olmalı. | Open Subtitles | مهما كان ما فعله للنجاة فقد فعله في ذلك العام. |
| Bunlardan biri belli ifadelerin Hayatta kalmak için önemli olması. | TED | إحداها هي أن بعض التعبيرات مهمة للبقاء على قيد الحياة. |
| Tıpkı rehine gibi, o da Hayatta kalmak için her şeyi yapacaktır. | Open Subtitles | تماما مثل الرهائن، وسوف يفعل كل ما هو ضروري من أجل البقاء |
| Bizimle gelirsen, Hayatta kalmak için daha çok şansımız olur. | Open Subtitles | ولكنكِ قوية لدينا فرصة أفضل للنجاة إذا كنتِ بالأعلى معنا |
| Butler için hayal gücü sadece bilim kurgunun temelini atmak için değil aynı zamanda adaletsiz dünyada Hayatta kalmak için bir stratejiydi. | TED | لبتلر لم تكن المخيلة محضَ مصدرٍ لقصص الخيال العلمي بل أيضًا وسيلةً للنجاة في عالمٍ غير عادل بطريقتها الخاصة. |
| İster uyuşturucu almak olsun, ister kendine zarar vermek, bağımlı olunca Hayatta kalmak için yaptığımız şeyler, sonuçta bizi öldüren şey olur. | Open Subtitles | طبيعة الإدمان ذاتها سواءً عن طريق تدواي النفس أو تشويه النفس هو أن السلوك نفسه الذي نستخدمه للنجاة منه |
| Hayatta kalmak için tek şansın, bize bildiklerini söylemen. | Open Subtitles | فرصتكِ الوحيدة للنجاة عي أن تخبرينا بما تعرفين. |
| Ama dünya tehlike altında ve Hayatta kalmak için birlikte çalışmalıyız. | Open Subtitles | لكن العالم في خطر و علينا أن نعمل معاً للنجاة |
| Ama dünya tehlike altında ve Hayatta kalmak için birlikte çalışmalıyız. | Open Subtitles | لكن العالم مهدد بالضياع وسنحتاج أن نعمل معا للنجاة |
| Bu taraf, Hayatta kalmak için herşeyi yapar. Uh huh. | Open Subtitles | الجزء الذي سوف تفعل أي شيء للبقاء على قيد الحياة |
| O günlerde zenginlik Hayatta kalmak için yeterli olan yiyecekti. | TED | وكان أحد أشكال الثروة في تلك الأيام هو أن تكسب ما يكفي من الغذاء للبقاء على قيد الحياة. |
| Şimdi, tam olarak doğru olan erken teşhisin Hayatta kalmak için kritik olduğunun hepimiz farkındayız. | TED | نحنُ الآن على معرفة تامة بأن التشخيص المبكر الدقيق مهم جدًا للبقاء على قيد الحياة. |
| Belki Hayatta kalmak için beynin yarattığı bir şeydir bu. | Open Subtitles | ربما هذا كان مجردّ شيء يختَرعه الدماغ من أجل البقاء |
| İlk insanlardaki gibi, Hayatta kalmak için çabalıyorduk. | TED | وكما هو حال الكائن البشري البدائي، كنا نناضل من أجل البقاء. |
| Hayatta kalmak için ihtiyaçları olan, bir yerde öğrenebilecekleri, son dersler. | Open Subtitles | إلى مكان حيث يمكنهم تعلم الدروس الأخيرة والذي سيحتاجونها من أجل البقاء على قيد الحياة |
| Buna dayanamadım. O yüzden de Hayatta kalmak için saklandım. | Open Subtitles | لم أتحمل الأمر، لذا اختفيت لأبقى حياً |
| Hayatta kalmak için suya ihtiyacı varsa, buraya nasıl geldi? | Open Subtitles | لو كانَ يحتاج للماء من أجل النجاة فكيف يمكنهُ إذاً أن يتجول في الأرض الجافّة؟ |
| Hayatta kalmak için neler yaptığım hakkında hiç bir fikrin yok. | Open Subtitles | أنت لا تملك أدنى فكرة عما أقدمت على فعله لأنجو بحياتي |
| Hayatta kalmak için yapılan şeyler işte. | Open Subtitles | تعرف, مثل الأشياء التي تفعلها لتبقى حياً |
| Ne yediğini ve Hayatta kalmak için neye ihtiyacı olduğunu öğrenmeliyiz. | Open Subtitles | سنكتشف ما الذي تأكله وما الذي تحتاجه لتبقى على قيد الحياة |
| Bir ninja Hayatta kalmak için ne gerekirse yapar. | Open Subtitles | النينجا يفعل أي شيء ليعيش شو مقاتل نينجا أكثر مما كان أبوه |
| Bilesin diye söylüyorum, Hayatta kalmak için iyi bir sebebin olmalı. | Open Subtitles | نظراً للحالة التى هو عليها . يجب أنه لديه سبب قوى للبقاء حياً |
| Hayatta kalmak için kendini gizliyor. | Open Subtitles | انها تتنكر لكى تحافظ على حياتها |
| Hayır. Bizler Hayatta kalmak için ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. | Open Subtitles | كلاّ، جميعنا نفعل ما يتطلبه لكي ننجو من هذا البلاء |
| Hayatta kalmak için fazlasıyla birbirlerine bağımlıydılar. | Open Subtitles | إنهم يعتمدون على بعضهم البعض لأجل البقاء |
| Buzul Çağı Afrika'sında Hayatta kalmak için beyinlerimizin sağduyuya gereksinimi vardı elbette. | Open Subtitles | ما كان ضرورياً لعقولنا لتنجو وسط أفريقيا |