| Hiç de kolay değildi çocuklar, çünkü ne yaptığımı hiç bilmiyordum. Tanrı'ya yakışır bir sesim de yok. | Open Subtitles | ، لأنني لم أكن أعلم ماذا كنت أفعل ولم أكن أملك صوتاً جيداً للإله |
| Ama bu kadar kısa bir zamanın böyle keyifli olabileceğini hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لكني لم أعلم أبدأ بأن تلك المدة القصيرة قد تكون مليئة بالسعادة |
| Bir mercanın şans verilirse ne kadar gelişip büyüyebileceğini hiç bilmiyordum. | TED | لم أكن أعرف ما يمكن للمرجان فعله عندما أُعطى فرصة للأزدهار. |
| Fransızca'yı bu kadar iyi konuştuğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم يكن لدي أي فكرة هل يمكن أن يتكلم الفرنسية بشكل جيد، والعسل. |
| Aslında Peru'ya gittiğimde orada ne yapacağımı hiç bilmiyordum. | TED | حسنا، في الواقع، عندما وصلت بيرو لم يكن لدي فكرة عما سأفعل هناك |
| Yetenekli olduğunu biliyordum ama o utangaç, tatlı görünümün altında böyle güçlü bir kendine güven olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | أنا أعني , أعلم أنك موهوب لكن لم يكن لدي أدنى فكرة أن تحت هذا الخجل , يوجد خارجك هذه الثقة الفولاذية الجميلة |
| Burada bunların olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم تكن لدي فكرة أن هذه الأكّواخ موجودة هنا |
| Burada, böyle bir yer olduğunu hiç bilmiyordum doğrusu.. | Open Subtitles | لم أكن أعلم بوجود مكان مثل هذا بالأعلى هنا |
| Jim Belushi'nin bu kadar çok film çektiğini hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | أوه ، لم أكن أعلم ان جيم بيلوشي قام بعمل عدد كبير من الافلام |
| İlk astronotların bu kadar şişman olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أعلم أن أول رواد فضاء كانوا بدناء. |
| Böyle önemli arkadaşların olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أعلم أنكما كنتما صديقين مقربين إلى هذه الدرجة. |
| Dans mı ediyorsun? Dans edebildiğini hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | أنت ترقص لم أعلم أبداً أن بإستطاعتك الرقص |
| Burayı satın alırken başımızı nasıl bir derde soktuğumuzu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم أكن أعرف ما ورطنا أنفسنا به عندما اشترينا هذا البيت |
| Hey, şuraya bak. Bu kadar büyük ellerin olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | انظر إلى هذا، لم أكن أعرف أنّكَ تملك يدٌ ضخمة. |
| Ülkenizin bu kadar karmaşık olduğunu hiç bilmiyordum Kont. | Open Subtitles | لم يكن لدي أي فكرة يا حضرة الكونت بأن بلدك معقّد هكذا |
| Bu sabah kalktığımda ne yapacağımı hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | عندما إستيقظت هذا الصباح لم يكن لدي فكرة ماذا أفعل |
| Bu işin ona böyle patlayacağın hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم يكن لدي أدنى فكرة بأنها ستؤثر عليه هكذا |
| Federal polis olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم تكن لدي فكرة ان ابنها عميل فيدرالي |
| - Öyle bir şey olduğunu hiç bilmiyordum. - Bir yerlerde olmalı. | Open Subtitles | ـ لم أعرف أبداً أنها كذلك ـ لابد أنها في مكان ما |
| Seni temin ederim bugüne kadar kocanın kim olduğunu veya kendisiyle yasal meselelerimin olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | اعدك بأني حتى اليوم لم اعرف مطلقاً من يكون زوجك او ان كنت لأخوض اي مسألة قانونية معه |
| Princeton'da bir golf programı olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم اعلم ان برينستون فيها برنامج لرعاية لعبة الجولف |
| - Bütün bu olan biteni hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم تكن لدي أي فكرة أن هذا كله كان يحدث هذا صحيح |
| Bunların bazıları fena değil. Bir farenin böyle bir yaşamının olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | بعض القصص بديعة للغاية، لم أعرف أن حياة الفئران مثيرة هكذا |
| Paranın bu kadar ağır olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم اكن اعرف ان النقود ثقيلة بـ هذا الشكل |
| Şehirde rodeo olduğunu hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم اكن اعلم انه يوجد هنالك استعراض رعاه البقر فى المدينه |
| Bu kadar acı çektiğini hiç bilmiyordum. | Open Subtitles | لم يكن عندي فكرة أنها كانت تعاني بشدة |