| Yargıçlık yaptığım onca yılda, hiç bu kadar dandik bir dava görmemiştim. | Open Subtitles | خلال سنواتي من القضاء لم يسبق أن رأيت مثل هذه القضية الخرقاء |
| Daha önce hiç bu kadar yüksekte bulunmamıştım ve buza bu şekilde tırmanmak çok yorucuydu. | Open Subtitles | لم أكن أبدا في هذا الارتفاع من قبل و ها هو منهك جدا جدا أن تتسلق ثلج كهذا |
| Ne yaptım zannediyorsun? hiç bu kadar hızlı koşmamıştım. | Open Subtitles | جريت بأسرع من أي وقت مضى لي في حياتي ، ما رأيك؟ |
| Eee, bilemiyorum. hiç bu kadar büyüğünü yapmamıştım. | Open Subtitles | لا أعلم، لم يسبق لي أن صنعت واحدة بهذا الحجم |
| Tanrım. hiç bu kadar çabuk kurdeşen döküldüğünü görmemiştim. | Open Subtitles | أوه، اللهي، أنا أبداً مَا رَأيتُ خلاياَ النحل إندلعْ ذلك الصومِ. |
| Daha önce hiç bu kadar çok pisi pisine ölen adam görmemiştim. | Open Subtitles | لم أرى من قبل هذا العدد من الرجال يبادون بهذا السوء |
| Bu rakam hiç bu kadar yüksek olmamıştı, ama aslında bu iyi bir haber, çünkü bu aynı zamanda insanların ölmediğini gösteriyor. | TED | لم يسبق وأن كان هذا الرقم مرتفعا هكذا ولكن في الحقيقة هذه أخبار جيدة ، لأن ما يعنيه أن الناس توقفوا عن الموت. |
| Ama sana şunu söyleyebilirim ki üç yıldır bu adam için çalışıyorum ve onu daha önce hiç bu kadar heyecanlı görmemiştim. | Open Subtitles | لكن سأخبرك بأمر , لقد قمت بالعمل .. مع هذا الرجل منذ 3 أعوام . و لم يسبق أن رأيته بهذا التحمس |
| Daha önce hiçbir zaman bu kadar yazılmamıştı, daha önce yazı hiç bu kadar insanın göreceği şekilde kullanılmamıştı. | TED | لم يسبق أن كتب الناس بهذه الوفرة؛ لم يسبق أن كتب الناس ليرى كتاباتهم الآخرون. |
| Hayatımda hiç bu kadar gurur duymamıştım. | Open Subtitles | لم أكن أبدا أكثر فخراً بك أكثر من هذه اللحظة |
| Ama sen suçlu olmadan önce, senin için hiç bu kadar azmamıştım. | Open Subtitles | ولكن لم أكن أبدا حار جدا بالنسبة لك، لأنك صرت مجرم. |
| İncinmeni ve şaşkınlığını anlarım ancak daha önce hiç bu kadar mutlu olmadığın bir gerçek. | Open Subtitles | أنا أتفهّم بأنّكِ مجروحة و في حيرة أيضاً و لكن الحقيقة هي إنّكِ أكثر سعادة الآن من أي وقت مضى |
| Bir kadından dayak yediğime hiç bu kadar sevinmemiştim. | Open Subtitles | يا إلهي, لم يسبق لي أن أكون سعيداً هكذا لأن امرأة ضربتني |
| Onu daha önce hiç bu kadar mutlu görmemiştim. | Open Subtitles | أنا أبداً مَا رَأيتُه مثل هذا، سعيد جداً. |
| 30 saniye içerisinde hiç bu kadar Viagra esprisi duymamıştım. | Open Subtitles | لم أسمع من قبل هذا العدد الضخم من دعابات الفياجرا على مدى 30 ثانية |
| Birini hiç bu kadar yakından görmemiştim ama bu bir kuş. | Open Subtitles | هذا طائر، لم يسبق وأن رأيته عن كثب ولكن هذا هو الطائر |
| Hayatım boyunca hiç bu kadar utanmamıştım. Bana ne olduğu bilmiyorum. | Open Subtitles | لم أشعر بهذا الخزي من قبل لا أعلم مالذي أصابني |
| Evet, yakala ve bırak, hiç bu kadar çok olmamıştı. | Open Subtitles | أجل,حسنا لم أكن يوما من نوعيه أن التقط شئ و أتركه |
| Xiri hayatında hiç bu kadar çok su görmemişti. | Open Subtitles | لم ير كيري قط هذا القدر من المياه في حياته |
| Batı hiç bu kadar eleştirilmemişti. | TED | لم يحدث لنا من قبل نحن في الغرب هذا التمحيص. |
| Söyleyebilirim ki, hiç bu kadar sessiz davranmamıştın. | Open Subtitles | كنت تماما يمكنني اقول كنت أبدا هذا هادئة ل هذا الوقت الطويل |
| Birlikteyken hiç bu kadar gergin değildin. | Open Subtitles | لم تكن أبداً بهذا التوتّر عندما كنّا سوية. |
| Sana diyeceğim bugüne kadar hiç bu kadar mutlu olmadım. | Open Subtitles | أنا أخبرك، لم أكن أبداً بهذه السعادة من قبل |
| Bırak sana yalancı desin. Hayatımda hiç bu kadar aşağılanmadım. | Open Subtitles | تركته يدعوك بالكاذب أنا ما سبق أَن أذللت لذلك |