"hiç hoş değil" - Translation from Turkish to Arabic

• ليس رائعاً
• ليس لطيفاً
• ليس لطيف
• ليس جيد
• ليس جيداً
• ليس من الأدب
• ليس لطيفا
• ليس جميل
• ليس جميلاً
• ليس جيدًا
• ليست جميلة
• غير لائق
• غير مقبول
• غير جيد
• غير رائع

Bu Hiç hoş değil!
و لكن هذا ليس ما وقعنا عليه هذا ليس رائعاً

Bu Hiç hoş değil. Kulağa hiç de iyi gelmiyor.
هذا ليس لطيفاً منك أنا لا أبدو كذلك على الإطلاق

İçini ürperten bir sese sahip olmak Hiç hoş değil.
أن يكون لديه صوت يزحف لداخلك فإن هذا ليس لطيف

Elektrik kesintisi sırasında üç kişi ölmüş. Bu Hiç hoş değil.
ثلاثة أشخاص ماتوا خلال انطفاء الانوار,هذا ليس جيد

Ve Hiç hoş değil... böyle kötü olmam.
وإن هذا ليس جيداً وهذا أشعرني بالأسى والبؤس

Jaeyong, insanları rahatsız etmen Hiç hoş değil.
جيونغ ، ليس من الأدب ازعاج الناس أنا آسف جداً

Hiç hoş değil. İyi.
ـ هذا ليس لطيفا ـ جيد، لم يكن من المفترض أن يكون

Kolyelere yaptığın şey Hiç hoş değil doğrusu.
ليس جميل ما فعلتيه بالقلادات.

Yapma böyle dostum, Hiç hoş değil.
مهلاً ، يا رجل ، هذا ليس رائعاً لا تفعل ذلك

Başımıza uğursuzluk getireceksin dostum, bu Hiç hoş değil.
أنت تجلب النحس إلينا وهذا ليس رائعاً يا رجل.

Bir şey atlamış mıyım diye bakıyor. Bu Hiç hoş değil.
للتأكد من أنني لم افوت أي قطعة هذا ليس رائعاً

Ay birisi yaramazlık ediyormuş. Hiç hoş değil.
أوه، هناك شخص متنمر هنا ، هذا ليس لطيفاً.

Bak, bu Hiç hoş değil dostum, tamam?
هذا ليس لطيفاً ، حسناً ؟ في الواقع ، هذه إهانة

Bu da Hiç hoş değil. Şimdi çok sinirleniyorum, adamım.
ليس لطيفاً مجدداً، أزداد قلقاً هنا يا رجل

Hiç hoş değil. Bu yemeğin dostluk adına olması gerekiyordu.
ليس لطيف , هذا يجب ان يكون فقط بخصوص الصداقه

- Salaktan çok daha fazlasısın! - Bu Hiç hoş değil.
أنت كثيراً أكثر من هزّة طفيفة هذا ليس لطيف جدا

Buraya geldin ve filmi mahvettin ve bu Hiç hoş değil.
لقد أتيت هنا وقطعت علي الفيلم وهذا ليس جيد ومشكلتى الثانية هى

Bak, sadece ona kur yapmandan yoruldum, bu Hiç hoş değil.
انت تعلم لقد سئمت من مغازلتك إياها هذا كل شيء انه ليس جيداً

Kafaları güzelken onlardan yararlanmak Hiç hoş değil.
ابعدها.. ليس من الأدب أن تستغلهما وهما خدِران

Tamam, bu Hiç hoş değil.
هو عن عصابه عين الافعى حسنا ذلك ليس لطيفا

- İnanın bana Hiç hoş değil.
-ثقن بي، ليس جميل

- Selam. - On dakika geç kaldın. Patronunu bekletmen Hiç hoş değil.
عشر دقائق تأخر ليس جميلاً ترك ربّ العمل منتظراً

O zaman niye kızımdan bahsediyorsun, Hiç hoş değil.
،إذًا لماذا تذكر ابنتي .ليس جيدًا أيضًا

Migrenimi tetikliyor. İnan bana Hiç hoş değil.
انها تسبب لي الصداع النصفي صدقني هي ليست جميلة

Hiç hoş değil. - Kahvaltı yapıyorum şurada.
غير لائق غير لائق

Howard, yapma ya! Sırf engelli diye ona farklı davranamazsın. Hiç hoş değil.
"هاورد" رجاء، لايمكنك أن تعامل رجل بشكل مختلف لأنه مٌقعدْ هذا غير مقبول

- Hiç hoş değil bu. - Tanrım! Korkuttun beni.
ذلك غير جيد يالهي ، لقد أفزعتني

Böyle şeyler yapmamız gerek. Hadi ama, bu Hiç hoş değil. Yaptığımıza inanamıyorum.
انهُ الهالويين من المفترض ان نفعل هضه الأشياء يارجل هذا غير رائع لايمكنني التصديق اننا فعلنا هذا