| Ya da benzeri bir şey olmuştu. hoş olmayan şeyler. | Open Subtitles | كان يجب عليكِ فعل ذلك أحياناً ، يوجد بعض الأشياء الغير سارة |
| Bazı gecelerde birkaç biradan sonra ailen hakkında, bazı çok da hoş olmayan konuşmalar yaptığımızı hatırlıyorum. | Open Subtitles | أتذكر قبل بضع ليالٍ، مع بضع أقداح من البيرة وبعض المناقشات الغير سارة حول أخواتك |
| "Canucks," hoş olmayan bir ifadedir, Binbaşı. | Open Subtitles | نحن هنا نعتبر كلمة كنوكس كلمة غير لائقة |
| Herkül'le ilgili. Hakkımda pek hoş olmayan birçok şey söyleniyor. | Open Subtitles | بشأن هركليز وصفت بأشياء كثيرة غير لائقة |
| Ne yazık ki, bazen hayat kurtarmak için hoş olmayan şeyler yapmak zorundasın. | Open Subtitles | نضطر أحيانًا إلى القيام بأعمال بغيضة لإنقاذ الآخرين |
| Barney, ben ruh doktoru değilim evet ama bunun Ted'le olacak hoş olmayan bir yüzleşmeden kaçmak için umutsuz bir yol arayışı olduğunu görmüyor musun? | Open Subtitles | (بارني) لست طبيباً نفسياً لكن ألا ترى أن هذه طريقة ميؤوس منها لتفادي المواجهه الغير سارّه مع (تيد)؟ |
| Görünüyor ki hoş olmayan doğanızı keşfetmişsiniz. | Open Subtitles | لذا أكتشفت طبيعتك السّيئة |
| Ridley, tatlım. Ne hoş olmayan bir sürpriz. | Open Subtitles | عزيزتي ريدلي يالها من مفاجأة غير سارّة |
| Ve oğlumun mızmızlanması gibi benim için hoş olmayan bazı şeyler var. | Open Subtitles | وهناك بعض الأشياء الغير سارة بالنسبة لي كالأستماع إلي أبني ينتحب |
| Bu dünyada bazı insanlar vardır ki... hoş olmayan işlerimizi yapmak için doğmuşlardır. | Open Subtitles | .... هناك بعض الرجال فى هذا العالم ولدوا ليقوموا ببعض الأعمال الغير سارة من أجلنا |
| Bu dünyada bazı insanlar vardır ki... hoş olmayan işlerimizi yapmak için doğmuşlardır. | Open Subtitles | .... هناك بعض الرجال فى هذا العالم ولدوا ليقوموا ببعض الأعمال الغير سارة من أجلنا |
| Karşı karşıyaydık ve sen hoş olmayan şeyler söylüyordun. | Open Subtitles | كنا وجهاً لوجه وتفوهت بأمور غير لائقة |
| Hiç hoş olmayan şeyler söyledi. | Open Subtitles | وقال أشياء غير لائقة |
| hoş olmayan bir şekilde. | Open Subtitles | تعرف، بطريقة غير لائقة. |
| Kardeşim seni hep hoşgörürdü ve hoş olmayan şeyler yaşadığını biliyorum ama ben hiç kibarlığımdan vazgeçmedim. | Open Subtitles | يجد أخي دائما الأعذار لكِ و أدرك أنكِ إختبرت أمورا بغيضة لكنني كنت مهذبة معك دائما |
| Ve rüzgar yön değiştirdiğinde, ekibe hoş olmayan bir hatırlatma geliyor ve aktif bir volkan üstünde kamp yaptıklarını hatırlıyorlar. | Open Subtitles | وعندما تتغيّر الريح، تجلب رسالة تذكير بغيضة انهم يخيمون على بركان نشط. |
| Barney, ben ruh doktoru değilim evet ama bunun Ted'le olacak hoş olmayan bir yüzleşmeden kaçmak için umutsuz bir yol arayışı olduğunu görmüyor musun? | Open Subtitles | (بارني) لست طبيباً نفسياً لكن ألا ترى أن هذه طريقة ميؤوس منها لتفادي المواجهه الغير سارّه مع (تيد)؟ |
| Görünüyor ki hoş olmayan doğanızı keşfetmişsiniz. | Open Subtitles | لذا أكتشفت طبيعتك السّيئة |
| - Bu hoş olmayan bir sürpriz. | Open Subtitles | -إنها مفاجأة غير سارّة |