| Emin değilim ama bu teoriyi ona uygulamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لست متأكداً، لكنني أتطلع إلى تجربة تلك النظرية عليه |
| Bunu bebeğin günlüğüne yazmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الإنتظار حتى كتابة ذلك في مذكرات الطفل. |
| Şu sandalyeyi parçalamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | يا رجل, لا أطيق صبراً حتى أحطم ذلك الكرسي |
| Evet, çok hoş. Ben de isim seçmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أجل ، جميل للغاية لا أستطيع الانتظار حتى أختار اسماً |
| Görmen için sabırsızlanıyorum. [CHUCKLES] Çok heyecanlısın bebeğim. | Open Subtitles | اوه , لا استطيع الانتظار حتى تراها انت رائعة عزيزتي اذن ؟ واو |
| Sevillia'ya gitmek için sabırsızlanıyorum. Bahse girerim sen de seveceksin. | Open Subtitles | أتشوق للذهاب إلى سافيليا ، ستحبينها و ستحبين أصدقائي أيضاً |
| Nestor'a söylemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | هذه ليلة حظنا لا أطيق الانتظار حتى أخبر نيستر |
| Mahkemede bu kaset gösterildiğinde suratlarındaki ifadeyi görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً على رؤية النظرة التي ستعلو وجوههم حين عرضنا لهذا بالمحكمة |
| Para umurumda değil. Ben bunları paralamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | سآخذ مالك، مع أن كنت أتطلع إلى عجن هذا الرجل |
| Şahsen ben, herbirinizle çalışmak için sabırsızlanıyorum ve hepinizin çok iyi bir ilk akşam geçirmenizi dilerim. | Open Subtitles | أما بالنسبة لي شخصيا أتطلع إلى العمل معكم جميعاً وأتمنى لكم جميعا ليلة جيدة |
| Haberi ulaştırmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أستطيع الإنتظار حتى أخبر باقى الأعضاء |
| Ve eve dönmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | أنا أحبك, و لا أستطيع الإنتظار حتى الرجوع إلى المنزل |
| Bir gün kendi bebeğimi doğurmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى أُنجب طفلاً في يوم من الأيام |
| Yüz saat boyunca Dedikoducu Kız izlemek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا أطيق صبراً حتى أشاهد ''العديد مِن الحلقات من مسلسل ''جوسيب جيرل |
| Ona çıkma teklif etmek için sabırsızlanıyorum! | Open Subtitles | لا أستطيع الانتظار حتى أسألها الخروج معي |
| Eski arkadaşlarımı görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا استطيع الانتظار حتى ارى بعض الاصدقاء القدامى |
| Ayrıntıları duymak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لقد كنت أتشوق للقيام بأمر جرىء من الممكن أن يكون هذا رائع |
| Alçımı imzalamak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | ياللروعة، لا أطيق الانتظار حتى يوقع احدهم على جبيرتي |
| O kostümü bir daha giymek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | -لا أطيق صبراً على ارتداء رأس السمكة مجدّداً |
| Onca acı ve kızgınlığın içinde iyi bir neden varsa öğrenmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | حسناً، لو أن هناك سبب لكل هذا الألم والتأزم، أتحرق شوقاً لمعرفته |
| Ve şimdi yüzmeyi çok seviyorum. Yüzmeye gitmek için sabırsızlanıyorum. | TED | والأن أحب السباحة. لا أطيق الإنتظار حتى أسبح ثانياً. |
| Ve kanun gücü yaptırımlarına çağdaş yaklaşım hakkındaki görüşlerimi paylaşma fırsatı için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | و أتطلّع قدماً للفرصة كي أشارك . أفكاريّ بشأن النهج الحديث لإنفاذ القانون |
| Gerçek raporu yayınladıklarında, yüzünü görmek için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | صحيح، أتوق إلى رؤية تعابير وجهه حين يُبث تقرير المحاصيل الأصلي |
| Ama tüm bunları bir yana bırakırsak, genç adamla tanışmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | على أية حال فالباعة الجائلين يأّحذون جانب الرصيف أنا أتطلع قدما لمقابلة خطيبك |
| Ayın 25'inde sizlere burayı göstermek... ve herkesle tanıştırmak için sabırsızlanıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني الانتظار حتى تاريخ 25 لأريكمكلشيءهنا .. وأعرفكم على الجميع |