| Sence benim için sadece fiziksel bir şey mi? | Open Subtitles | أتظنين أن هذا الأمر جسدي فقط بالنسبة لي ؟ |
| Bu spor, bu organizasyon benim için sadece bir iş. | Open Subtitles | وكانت هذه الرياضة، وامتياز، والأعمال التجارية فقط بالنسبة لي. |
| Birbirlerine bağlandıklarında, hesaplama için sadece 10 dakikaya ihtiyacımız olacak. | Open Subtitles | عندما يتصلون , سيكون لدينا فقط عشر دقائق لإكمال الحسابات |
| Tartışmanın bitmediğini, bizi sakinliğe döndürmek için sadece kısa süreliğine durduğunu bilirdik. | TED | كنّا نعرف أن النقاش لم ينته، لكنه توقف فقط حتى نعود إلى مستوى متساوٍ. |
| Öncelikle, kanser ilaçlarının üretimi sağlıklı doku zararını önlemek için sadece tümörün içinde meydana gelen bakteri büyümesi olarak başlar. | TED | أولًا، لتجنب إيذاء الأنسجة السليمة، إنتاج الأدوية المضادة للسرطان يبدأ مع نمو البكتيريا، وهذا يحدث فقط في داخل الورم نفسه. |
| Söylememiz için sadece ilahi çalabilir miyim dedim. | Open Subtitles | :قلت أليس باستطاعتي عزف بعض التراتيل فقط كي نغنّي عليها ؟ |
| Umarım sorun olmaz ama anlamalısın ki bu gece için sadece bir kişiye ödeme yapabilirim. | Open Subtitles | أرجو بألا تمانعين ذلك , ولكنى أستطيع الدفع لشخص واحد فقط من أجل وقته |
| Benim için sadece para önemliydi. | Open Subtitles | كان الأمر بخصوص المال فقط بالنسبة لي |
| Onlar için sadece 79 numaralı dava. | Open Subtitles | هي فقط بالنسبة لهم قضية رقم 79 |
| Burada senin için sadece ölüm var. | Open Subtitles | في هذا المكان هو الموت فقط بالنسبة لك. |
| Berbat edilmiş bir işti. Yapmak için sadece yedi günümüz vardı. | Open Subtitles | لقد كانت عملاً فاشلاً إلى حد ما و كان لدينا فقط سبعة أيام كي نصنعها |
| Tüm bunları bir araya getirmek için sadece 3 haftamız var. | Open Subtitles | يا جماعة لدينا فقط ثلاثة أسابيع لإنهاء القطعة |
| Ana konsolu bulmak için sadece 30 saniyem olacak. | Open Subtitles | سيكون أمامي 30 ثانية فقط حتى أعثر على لوحة التحكّم الرئيسية. |
| Bu yeri değerlendirmek için sadece pazartesiye kadar vaktimiz var ve boştaki tek eksper sensin. | Open Subtitles | لدينا فقط حتى يوم الإثنين لتقدير المكان وأنت الخبيرة الوحيدة المتفرغة |
| Ceza hukuku zorunluluğuna rağmen Sark'ın bizim için sadece ticarî bir değeri var. | Open Subtitles | عبء العدالة القومية لا يُمكن ان يُقاوم قيمته لدينا الآن فقط في عملية التبادل |
| Rogue'yu vurduğun için, sadece biraz hırpalayacaklardı, hepsi bu. | Open Subtitles | لإطلاق نار الغشّاشِ، فقط في العراء، أنت فوق قليلاً، ذلك كُلّ |
| Bize, ressamlık hayallerini gerçekleştirmek için sadece yazı geçirmek için gittiğini söylemişti. | Open Subtitles | لأنها أخبرتنا بأنها سترحل بفصل الصيف فقط كي... كي تتبع حلمها بأن تكون فنانة |
| Ona antreman yapması için sadece altı hafta verdim. | Open Subtitles | لقد منحته ستة أسابيع فقط كي يتدرب |
| Dünyanın güvenliğini sağlamak için sadece bir kez daha yapmanı istiyoruz. | Open Subtitles | نريدك أن تفعلها مرة ثانية فقط من أجل أمن العالم |
| Beni izle. Buraya konserve kutusu diyoruz. 50 kişi için sadece bir tane var. | Open Subtitles | إتبعنى , هنا لدينا المخازن واحدة فقط لكل 50 رجل |
| Havalarda uçuyorum, ama düşüyor gibi hissediyorum senin için sadece | Open Subtitles | ابن تطير على ارتفاع عال ، ولكن أنا عندي شعور ابن هبوط هبوط لأحد آخر ولكن أنت |
| Ayrıca hâlâ sizler için sadece okuldaki yeni kız olduğumu biliyorum. | Open Subtitles | وأعلم أنني لا أزال الفتاة الجديدة بالمدرسة بالنسبة إليهم. |
| Onun için sadece bir kağıdı imzalamaktan başka bir şey değil ki. | Open Subtitles | أظنّ أنّ الأمر بالنّسبة لها لا يعدو عن كونه مجرّد توقيع على ورقة لا يعني شيئًا بالمرّة |