| Evliliğimizin yarım yıldönümünde, eve dönerken bir şişe şampanya almak için yolda durdu. | Open Subtitles | تَوقّفَ في طريقه إلى البيت مِنْ العملِ لإلتِقاطنا قنينة الشمبانيا لنِصْف ذكرانا. |
| O gün George'un neden işte olmadığını, neden bana gelmek ve savaş zamanı orduya katıldığını söylemek için yolda olduğunu anlamaya çalışıyorum. | Open Subtitles | حاول فهم السبب في عدم وجوده في العمل في ذاك اليوم لماذا كان في طريقه إلى منزلي ليخبرني أنّه سينضم للجيش في وقت الحرب |
| Koca Jake, sardalya ameliyat için yolda ve biz de o pis ve kanlı paralarla zengin olmak üzreyiz. | Open Subtitles | سوف يكون في طريقه للجراحة و نحن في طريقنا لنصبح أغنياء |
| Donanma Bakanı'nı bilgilendirmek için yolda ve dönüşte de başkan ile bir randevusu var. | Open Subtitles | إنه في طريقه لتبليغ الموجز للأمن العسكري والذي بدوره له موعد مع الرئيس |
| Patlamış fren izlerini sürmesi için Dorneget'ı görevlendirdim ve McGee de Manheim'ı güvenli eve bırakmak için yolda. | Open Subtitles | حسنًا,لقد أرسلت دورنيجيت لتعقب بقع زيت الفرامل و ماكجي في طريقه للمنزل الآمن مع مانهيم |
| Whit kefaletin için yolda. | Open Subtitles | أجل رائع عزيزي الآن " ويل " في طريقه لدفع كفالتك |
| Senin için bu büyük problemi çözebilmek için yolda olan bir delta ekibim var. | Open Subtitles | لدي فريق "دلتا" في طريقه ليتولى تلك المشكلة من اجلك |
| John Grimes. Sorgulama için yolda. | Open Subtitles | وهو في طريقه الى التحقيق. |
| Nick Vera şu anda Al Moosari'yle buluşmak için yolda. | Open Subtitles | (نيك فيرا) هو في طريقه للقاء ال(موصاري) الأن |
| Şuan anlaşma teklifini sunmak için yolda geliyor. | Open Subtitles | هو في طريقه لهنا مع عرض تسوية |
| Jane ile tanışmak için yolda. Seninle yani. | Open Subtitles | كان في طريقه لمقابلة (جاين)، أنت |
| Bay Palmer, onu almak için yolda. | Open Subtitles | السيد (بالمر) في طريقه للحصول عليها. |
| Silas onu öldürmek için yolda. | Open Subtitles | -مؤقّتًا، (سايلس) في طريقه لقتلها . |