| İşte bütün duymak istediğim buydu. Bu şey mükemmel işe yarıyor. | Open Subtitles | هذا كل ما أحتاج سماعه ياولد، هذا الشئ يعمل بشكل ممتاز |
| Ama taktiği işe yarıyor. Belli ki, bizim bilmediğimiz bir şey biliyor. | Open Subtitles | ولكن هذا يعمل لصالحة من الواضح بأنه يعلم شئ نحن لا نعلمة |
| İşe yarıyor. Cep telefonları sinyallerine göre insanların hareket şekillerini algılayabiliyorum. | Open Subtitles | إنها تعمل ، يمكني رؤية أشكال الناس يتحركون عبر الإشارات الخلوية |
| Bıraksana. Belki o ufak gruplarda işe yarıyor olabilir. | Open Subtitles | بالله عليك ربما يفلح ذلك على الفرق الصغيرة |
| Yaş olayı biraz garip biliyorum ama Catherine Zeta Jones'ta işe yarıyor! | Open Subtitles | قد يكون العمر غريب قليلاً ولكن الأمر نجح مع كاثرينا زيتا جونس |
| Ebolayı nasıl durduracağımızı biliyoruz ve stratejilerimiz işe yarıyor. | TED | إذاً, نعلم كيف نوقف الإيبولا، و قد نجحت هذه الإستراتيجيات، سيداتي سادتي |
| Bu şeylerle ilgili bilmediğim ilk şey Gerçek dışında işe yarıyor. | Open Subtitles | لا أعرف أوّل شيءٍ حول تلك الأشياء، بإستثناء حقيقة أنّه يعمل. |
| Giydiklerin, tavırların sende işe yaramış ve bende de işe yarıyor. | Open Subtitles | . إنه يعمل بالنسبة إليك . و يعمل بالنسبة إلي أيضاً |
| Tarihin yanlış tarafında duran kafirler onlar. İşe yarıyor hem. | Open Subtitles | كفارٌ على الجانب الخاطئ من التاريخ وقد كأن الأمر يعمل |
| Bu da diğerleri haklı olduğu sürece işe yarıyor. | TED | اقصد، إن هذا يعمل ما دام أنه صحيح للآخرين. |
| Bu metodla ilgili çılgınca olan şeyse gerçekten işe yarıyor olması. | TED | الشيء الجنوني حول هذا الاسلوب انه يعمل حقاً |
| Denedim. İşe yarıyor. Bazı insanlar buna yaşam tarzı değişikliği diyor. | TED | أنا جربت ذلك. إنه يعمل. بعض الناس سيطلقون عليه تغيير نمط الحياة |
| Yine işe yarıyor. | Open Subtitles | إنها تعمل من جديد أنت تعمل أن تكلفة هذا الباب ستحذف مباشرة من راتبك الضئيل الذي لا تستحقه |
| İşe yarıyor.Sadece o gemileri bir süre daha oyalayın. | Open Subtitles | إنها تعمل, عليك فقط بتعطيل تلك السفن فترة أطول. |
| Şu erkek losyonu işe yarıyor mu çaylak? | Open Subtitles | هل سائل الرجال هذا يفلح معك أيها الإختباري؟ |
| İki onkolojiste daha sonuçları kontrol ettirdim ve tedavi işe yarıyor. | Open Subtitles | جعلتُ طبيبي أورامٍ آخرَين يدقّقان في هذه النتائج، و العلاج نجح |
| - Yarın ilk iş bunu deneyeceğiz. - Ben denedim. İşe yarıyor. | Open Subtitles | سنحاول ذلك غداً لقد حاولت بالفعل , لقد نجحت |
| Ama görünen o ki, cazibene kapıldım. İşe yarıyor yani. | Open Subtitles | لكن من الواضح، أنني مغرمةبهواكَ، لذا، تَرى، انها تعمل. |
| Bu tür bir kibarlık insanlar üzerinde işe yarıyor mu? | Open Subtitles | هل يجدي هذا الأسلوب المؤدب نفعاً مع أحد؟ |
| Onur Kuvvetleri, dışarından birine sert görünebilir ama işe yarıyor. | Open Subtitles | فيلق الشرف قد يبدو قاسي لشخص من الخارج ولكنه فعال |
| Evet, Dunois. Sağlam ölçüler gerektiğinde oldukça işe yarıyor. | Open Subtitles | نعم, دينوا, يكون مفيد جدا عندما تكون الإجراءات الحازمة مطلوبة |
| Yani, tabiki işe yarıyor. Çünkü bu adamlar en iyisi. | Open Subtitles | أعني، من الواضح أنها تعمل لأن هؤلاء الرجال هم الأفضل. |
| Rekabet işe yarıyor, efendim, ama adamlar düşmandan daha çok birbirlerinden nefret ediyor olması sizi rahatsız etmiyor mu? | Open Subtitles | المنافسة مفيدة يا سيدي, ولكن ألا تقلقك ؟ ربما يكره الرجال بعضهم البعض أكثر مما يكرهوا العدو |
| İşe yarıyor. Tabii mavi "etkilenmedim" demekse. | Open Subtitles | إنها ناجحة ، لو أن اللون الازرق يشير إلى عدم الإعجاب |
| - Bağlantısı kesilen vakalarda işe yarıyor. | Open Subtitles | ـ لقد نفع الأمر مع عدم الانجبار |
| Bu, yan etkileri çok açık terimlerle anlatıyor. Ve işe yarıyor. | TED | وهذا النظام يعرض هذه الامور بصورة واضحة وهو ناجح |
| Ama bunu yapabilirseniz, gerçekten çok çok işe yarıyor. | TED | لكن إن إستطعت القيام بذلك, سينجح الأمر بصورة حقا حقا جيدة. |