Yunusları, maymunları ve filleri TED'e nasıl getirebileceğimizi TED'le görüşmeye başladık. Sonra bunun işe yaramayacağını fark ettik. | TED | بدأنا الآن بالحديث مع تيد عن طريقة لإحضار الدلافين والقردة العليا والفيلة إلى تيد، وتبين لنا أن الأمر لن ينجح. |
Sana lanet su tabancasının işe yaramayacağını söylemiştim. | Open Subtitles | قلت لكم ان المسدس المائي اللعين لن ينفع |
Paket servis menüsünün bu sefer işe yaramayacağını seziyorum. | Open Subtitles | أفترض أن قائمة الإخراج لن تنجح هذه المرة؟ |
Elbette keklerin hiçbir zaman işe yaramayacağını biliyorsunuzdur Bayan Pope. | Open Subtitles | تعرفين طبعًا أن الكعك لن يجدي نفعًا يا آنسة بوب |
Evet ama ilüzyonda güçlerinin işe yaramayacağını söylemiştin.. | Open Subtitles | أجل ، لكنك قلت أن قواها لن تعمل في وهمنا |
Beni hayal kırıklığına uğratıyorsun, Goldfinger. Grand Slam Operasyonu'nun işe yaramayacağını biliyorsun. | Open Subtitles | خيبت ظنى يا جولدفينجر عملية جراند سلام لن تفلح |
Bunun neden işe yaramayacağını bir hafta boyunca anlatabilirim. | Open Subtitles | لو كان لدينا أسبوع، لا أستطيع أن أدرج كلّ الأسباب التي لن تنفع. |
Nehre geldik, ve bunun işe yaramayacağını düşünüyorum. | Open Subtitles | لقد وصلنا إلى النهر و أنا أقول لك أن هذا لن ينجح |
Deney yaptığımız zamanlar işe yaramayacağını bildiği şeyler için bu tabiri kullanırdı. | Open Subtitles | عندما كنّا نجري تجارب، كان يستخدم هذا التعبير، عندما يعلم أنّ شيئاً لن ينجح |
- Bunun işe yaramayacağını bilmiyor musun? | Open Subtitles | أنتِ تدركين أنّ هذا لن ينجح أبداً، أليس كذلك؟ |
İşe yaramayacağını bildiğim halde ondan hoşlanıyorum. | Open Subtitles | أعرف بأن ذلك لن ينفع ولكني أبقى أحبه |
İşe yaramayacağını ve hapse atılacağını söyledim. | Open Subtitles | قلت له ان هذا لن ينفع وانه سوف يسجن |
Zaten doktoruna bunun işe yaramayacağını söylemiştim. | Open Subtitles | أخبرت طبيبتك أن هذا لن ينفع |
Bir parçan plan işe yarıyor olsa da işe yaramayacağını biliyordu. | Open Subtitles | جزئاً منك عرف أن الخطة أنها عندما كانت ناجحة أنها لن تنجح |
Beş dakikalığına düşündüm sonra da ikimizle asla işe yaramayacağını fark ettim. | Open Subtitles | نعم، فكّرت في الموضوع لخمس دقائق، وبعد ذلك أدركت بأنها لن تنجح بيننا ابداً ابداً |
Yapamayacağını söyle. İşe yaramayacağını. | Open Subtitles | قل له ألا يذهب قل له إن محاولته لن تنجح . |
Sanırım ikimiz de bu ilacın da işe yaramayacağını biliyoruz. | Open Subtitles | أعتقد أنّ كلينا يعلم أنّ هذا الدواء لن يجدي أيضًا. |
Bunun işe yaramayacağını anladım. | TED | لذلك ، كنت أدرك تماما أن هذا لن يجدي نفعا |
Çözücünün işe yaramayacağını söyledim ve işe yaramadı. | Open Subtitles | لقد قلت ان المذيبات لن تكن حل سليم هى لن تعمل |
Hardison, planlarının işe yaramayacağını söylemen gerek. | Open Subtitles | هادريسون، عليك أن تخبرهم بأن طريقتهم لن تفلح |
Eski tarz bahanelerin işe yaramayacağını biliyordum ben de doğaçlama yeteneğimi kullanıp elimden geleni yaptım. | Open Subtitles | وكنت أعرف أن القصة العادية لن تنفع لذلك استخدمت مهاراتي في الارتجال وبذلت أقصى ما بوسعي |
Bu sahte koca hikâyesinin benim gibi adamlar üzerinde işe yaramayacağını bilecek kadar. | Open Subtitles | لفترة طويلة لدرجة أن تعرفي أن قصة الزوج المزيفة لن تجدي على شخص مثلي. |
Bunun işe yaramayacağını biliyordum. | Open Subtitles | الآن ، كنت أعلم أن هذا لن يفلح. |
Bunun işe yaramayacağını bilmeliydin. | Open Subtitles | كان عليك معرفة أن ذلك بلا جدوى |