| Bir ihtimal, 4 dolarlık bir fincan kahve alma şansım vardır, değil mi? | Open Subtitles | هل يحدث وأن تملك كوب قهوة بأربعة دولار بأية فرصة , أليس كذلك؟ |
| Eğer tekrar beraber olabilmemiz için en ufak bir ihtimal bile varsa denemeliyim. | Open Subtitles | على الأقل, هناك فرصة ضئيلة لكي نعود لبعضنا البعض و علي أن أستغلها |
| Beslenme bozukluğundan daha yüksek ihtimal. Neden iskorbüt veya veba olmasın? | Open Subtitles | احتمال أكبر من سوء التغذية لم لا يكون إسقربوط أو وباء؟ |
| Suç ortağı karısı değilmiş ama başka bir ihtimal öğrendim. | Open Subtitles | إسمع ، لم تكن الزوجة الشريكة لكن لديَ إحتمال آخر |
| Eğer seni tutsaydım, hayatımın büyük ihtimal değişeceğini bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | أريدك أن تتفهمي أنني إن وظفتك حياتي من المحتمل ستتغير |
| İşin içine eroini de katarsan büyük ihtimal endokardit ile karşılaşacağız. | Open Subtitles | إن أخذت الهيروين بالحسبان، فنحن على الأرجح ننظر لإلتهاب شغاف القلب. |
| Gergin olabilir, ürkütücü bir ihtimal ama yine de hırslı. | Open Subtitles | قد يكون متوتراً، قد تكون فرصة رهيبة لكن لديه طموح. |
| Katilin, küçük bir ihtimal de olsa polis olmama şansı var mı sence? | Open Subtitles | هل تعتقدين بوجود أي فرصة أي إمكانية , أنّه لم يكن شرطي ؟ |
| Benimle rolümü çalışman için küçücük bir ihtimal var mı? | Open Subtitles | حسنًا, أهناك فرصة صغيرة ربما يُمكنك مراجعة بعض النصوص معي؟ |
| Üzgünüm ama uzak bir ihtimal için stoklarımızı israf edemeyiz. | Open Subtitles | أنا آسفة، ولكن لا يمكننا إهدار إمداداتنا على فرصة ضئيلة |
| Hem böyle bir ihtimal yüzde bir dahi olsa yok mu? | Open Subtitles | و إذا قتل نفسه و هناك احتمال مئة لواحد بأن يفعل |
| Küçük bir kasabada ikinci bir kundakçının olması gerçekten küçük bir ihtimal. | Open Subtitles | احتمال ظهور مشعل حرائق ثان في بلدة بهذا الصغر تقريبا يمكن اهمالها |
| Ancak üçüncü bir ihtimal var, Baştan çıkaran, büyüleyen ve korkutan bir olasılık | TED | لكن هنالك احتمال ثالث، احتمال جذاب مثير للفضول والخوف. |
| Ayrıca, bazılarının bizden daha zeki olmama şansı da oldukça uzak bir ihtimal. | TED | أو حتى عدم إحتمال وجود حياة أذكى من التي على الأرض تبدو فكرة غريبة. |
| Bu yüzden katilimizin kurbanlarını kaçırıp esir tutuyor olması ihtimal dahilinde. | Open Subtitles | لذا من المحتمل أن القاتل يختطف الضحايا و يحتجزهم قبل قتلهم |
| Büyük ihtimal anayurda geri gönderileceğim ve bunun sorumluluğunu üstleneceğim. | Open Subtitles | أنا على الأرجح سيعيدوني الى وطني الأم و سأتحمل مسؤولية هذا |
| Ve bu konuda biraz düşününce, birkaç farklı ihtimal gördüm. | TED | بالتفكير في هذا لبعض الوقت، أرى عددا من الاحتمالات المختلفة. |
| - Tüm gezegen yok olabilir. - Bu ihtimal hesaba katıldı. | Open Subtitles | هذا قد يدمر الكوكب كاملا لقد تم دراسة إمكانية حدوث ذلك |
| Konuşursa, muhtemelen nükleer savaş başlar. Bu sadece bir ihtimal. | Open Subtitles | ولو تكلم,ربما يمكن أن يبدأ حرب نووية ذلك فقط محتمل |
| Seni temin ederim. Böyle bir ihtimal yok. Herif elimde. | Open Subtitles | ولا حتى فرصه ولم يكن هناك شخص آخر للأعتناء به |
| Ne kadar çok nesil, bir soyu yok ederse bunların DNA'nızda azıcık bile yer alması o kadar düşük ihtimal olur. | TED | كلما أزالت الأجيال سلف، كلما زادت احتمالية أنهم لن يكونوا موجودين في حمضك النووي على الإطلاق. |
| Büyük ihtimal yediğim et, ya da üzerindeki hardal dokundu. | Open Subtitles | حدثت بسبب قطعة لحم غير مهضومة أو فقاعة خردل، على الأغلب |
| İhtimal bir ve ihtimal iki arasındaki farkı nasıl söyleyebiliriz? | TED | كيف يمكننا أن نميز الفرق بين الاحتمال الأول والثاني؟ |
| En kötü ihtimal, bir dosya kâtibi, ona kaybolup kaybolmadığını sorar bu olmayacak bile. | Open Subtitles | اسوأ سيناريو قد يحصل هو أن يسألها كاتب السجلات إذا كانت ضائعة الأمر الذي لن يحدث حتى |
| Ne zaman beyne müdahale edilse, her zaman yan etkiler ihtimal dahilindedir. | Open Subtitles | حينماتقتربمن منطقةالدماغ, توجد إحتمالية بأضرار ثانوية |
| En kötü ihtimal, on yıl sonra karınla yatmam olur. | Open Subtitles | كما تعلم , في أسوأ الأحوال أنه سينام مع زوجتك خلال 10 سنوات |