| Bu çalışmaya başladığımda, kadınları katılmaları için ikna etmek pek kolay olmadı. | TED | منذ أن بدأت هذا العمل، لم يكن من السهل إقناع النساء بالتعاون. |
| O'Brien'ın yapmak istediği Smith'i parti ne söylerse doğru olduğu ya da doğrunun, parti ne söylerse o olduğu konusunda ikna etmek. | TED | ما يقوله أوبراين هو النقطة المهمة إنه يرغبُ في إقناع سميث بأن ما يقوله الحزب هو الحقيقة والحقيقة هي ما يقوله الحزب. |
| Bir aktörü ikna etmek zorken şimdi ikinizin de ortak beğenmesini mi bekleyeceğiz? | Open Subtitles | من الصعب اقناع نجم واحد كيف يستطيع المرء اقناع نجمين بنفس الدور ؟ |
| Ve onları yapmak istemedikleri birşeyi yapmaya ikna etmek isterseniz, bu çok zordur. Gelecekteki teknoloji hakkında düşündüğümüz zaman | TED | وهكذا إن أردت إقناعهم للقيام بأمر لا يرغبون به، ستجده صعبا. وهكذا حين نفكر في التكنولوجيات المستقبيلة، |
| Şimdi sadece teslim olması için ikna etmek kaldı. | Open Subtitles | الأن كل ماعلينا فعله هو إقناعها للتسلم نفسها |
| Şey, gözetmenini yakının olduğuna ikna etmek için biraz dil dökmem gerekti. | Open Subtitles | حسناً .. لقد بذلت مجهوداً كي أقنع مشرفتك أنني قريبك |
| Aslında... Onu aynı tarafta olduğumuza ikna etmek için konuşmak istiyordum sadece. | Open Subtitles | أردت التحدّث إليه لأحاول إقناعه بأننا على جانب واحد |
| Gerçekten benden kurtulmak isteseydin, kendini buna ikna etmek için bu kadar uğraşmazdın. | Open Subtitles | إذا اردتِ ذهابي حقاً لم يكن عليكِ ان تحاولي في إقناع نفسكِ بصعوبة |
| Herkesi ikna etmek benim için zor olacak biliyorum ancak elimden gelen bu. | Open Subtitles | أعلم أنه سيكون من الصعب علي إقناع الجميع لكن هذا كل ما لدي |
| Bu rehber, insanları kendi vatandaşlarına ihanet etmeleri için ikna etmek istediğinizde, atmanız gereken her adımı detaylı bir şekilde tarif ediyordu. | TED | هذا التعليم أعطى وصفًا دقيقًا لكل خطوة يجب اتخاذها إن أردت إقناع بشر لخيانة رفاقهم المواطنين. |
| "Şirketimi büyük miktarda gönderim yapmaya ikna etmek kolay olmayacak." | TED | قال،" لن يكون من السهل إقناع شركتي بشحن كمية كبيرة." |
| Fakat insanları görülmeye değer olduklarına ikna etmek zor bir şey. | TED | لكن من الصعب إقناع الناس بأنهم يستحقون أن يكونوا مرئيين. |
| CA: Tesla'yı elektrikli olmanın otomobilin geleceği olduğuna dünyayı ikna etmek amacıyla başlattın ve birkaç sene önce insanlar sana gülüyordu. | TED | لقد أسستَ شركة تسلا بهدف إقناع العالم أن الطاقة الكهربائية هي مستقبل السيارات، وقبل بضعة أعوام، كان الناس يسخرون منك. |
| Fakat düzenleyiciler tarafından onaylanmasına gerek olmayacak; siz bir sigorta uzmanını ilacın gerçekten güvenli olduğunu ikna etmek zorunda kalacaksınız. | TED | لكنه لن يختبر ويوافق عليه من المسؤلين ; في هذه الحاله لابد من اقناع خبير التامين أنه آمن للاستخدام . |
| Onları ikna etmek için peygamber rolünü oynamalıydım. | Open Subtitles | إضطررت للعب دور المتنبئ لأتمكن من إقناعهم |
| —Şey ikna etmek birkaç saat sürdü ama ısrarcıydım. | Open Subtitles | استغرق الأمر ساعتان من أجل إقناعها... لكنّني كنتُ مثابراً |
| Ben de bize yardım etmek için elimden dünyanın kız ikna etmek mümkün olabilir. | Open Subtitles | إذاً ربما أستطيع أن أقنع الشقيقات في عالمي ليساعدوننا |
| Onu birkaç tane içki yuvarlamak için ikna etmek ne kadar zor olabilir ki? | Open Subtitles | إقناعه بتناول القليل من الشراب ليس صعباً إلي هذا الحد |
| Eğer öyleyse, Polonyalılar'ı ikna etmek için nüfuzunu kullanmayı dene, Fransızlar'ı sat. | Open Subtitles | إذا كان الأمر كذلك، في محاولة لاستخدام نفوذها لإقناع البولنديين لشراء الفرنسية. |
| Şimdi Korolev, mühendislerini, bunu yapabileceklerine dair ikna etmek zorundaydı. | Open Subtitles | الآن "كوريالوف" عليه أن يقنع مهندسيه أنهم يستطيعون فعلها أيضاً |
| Bilim camiasından birisini "Evet, bir şey biliyoruz, bu doğru" demeye ikna etmek oldukça zordur. | TED | انه من الصعب أن تقنع المجتمع العلمي أن يقول .. نعلم هذا ..هذا حقيقي |
| Tabii ki sevdiyseniz sizi bu konuda ikna etmek için, eve mobilyaların da dahil olduğunu söyleyebilirim. | Open Subtitles | أستطيع أقناع البائع في التخلي عن بعض المفروشات |
| Eğer durum bu ise çok zor çünkü insanları ikna etmek gerçekten de zor. | TED | وإذا كان هذا هو الحال، فهو صعب لأن الإقناع صعب جدا. |
| Seni çocuğumuz olması için bile ikna etmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | توجب علي اقناعك حتى بالتفكير في الحصول على طفل. |
| Bizim liderlerimizi ikna etmek çok zordur. | Open Subtitles | قادتنا من الصعب اقناعهم بهذا وانت تعلم بهذا |
| Bir dakika almaz. Ve seni bu geziye götürmeye ikna etmek zorunda kalmamı bir düşünsene. | Open Subtitles | لن أطيل دقيقة لم أتوقع أني أستطيع إقناعك بقبول الرحلة |
| Şimdi tek yapman gereken beni yalan söylemediğine ikna etmek. | Open Subtitles | الان كل ما عليك فعله هو إقناعي انك لا تكذب |