| Pekâlâ, bizi duymamış olanlar için: Korsan Partisi olarak, İnternet'e bayılıyoruz. | TED | إذاً، للذين لم يسمعوا بنا: في حزب القرصان، نحن نُحب الإنترنت. |
| Bu aslında, daha ziyade internet ekonomisinin ilk jenerasyonunun hikâyesiydi. | TED | في الواقع الأكثر شمولًا كان قصة أول صناعة لتجارة الإنترنت. |
| Günümüzde cep telefonu olan 3 milyar kişinin internet erişimi yok. | TED | ثلاثة بلايين شخص اليوم مع الهواتف لا يستطيعون الوصول إلى الإنترنت. |
| Bizim neslin büyük ihtimalle en büyük iki keşfi internet ve cep telefonlarıdır. | TED | الاختراعان الاكثر احتمالا انهما اكبر اثنان في جيلنا هما الانترنت و الهاتف النقال |
| Benim kramplarıma yardımcı olmak için İnternet'ten regl konusunda araştırmalar yapmaya başladı. | TED | و لمساعدتي في تقلصاتي، أخذ بالدخول إلى الأنترنت ليتعلم أكثر عن الحيض. |
| Internet bağlantın gidince bütün günün mahvoldu değil mi sapık herif? | Open Subtitles | عندما ينقطع اتصالك بالإنترنت يفسد يومك بالكامل، أليس كذلك أيها المختّل؟ |
| Internet'in varolma nedeni, kedi videosu paylaşmaktır diye bayat bir şaka vardır. | TED | هناك مزحة قديمة تقول أن الإنترنت موجود ليسمح بمشاركة مقاطع فيديو للقطط. |
| Yapay zeka, internet reklamcılığından sonra gelen yeni bir teknoloji gibi görünse de | TED | وقد يبدو أن الذكاء الاصطناعي بمثابة الخطوة التقنية التالية بعد الإعلانات على الإنترنت. |
| Kampanyamız, internet üzerinde benzer hikâyeler paylaşan kazazedelerin seslerini yükseltti. | TED | حملتنا أوصلت أصوات الناجين اللذين نشروا قصصا مشابهة على الإنترنت |
| Olan şey, yabancılardan gelen internet mesajlarıyla dolu bir gelen kutusuydu. | TED | ولكن كل ما تلقيته كانت رسائل خاصة على الإنترنت من غرباء. |
| İnternet şirketi batmış ve tekne kazasında da kulağı kopmuş. | Open Subtitles | أفلست شركة الإنترنت الخاصة بها، وفقدت أذناً في حادث قارب. |
| Kurbanımız Internet üzerinden pahalı çizgi romanları alıp satarak bir servet kazanmış. | Open Subtitles | الضحية حقق ثروة من بيع وشراء القصص المصورة العالية القيمة على الإنترنت |
| Bilmiyoruz, efendim. İçeri girmeden hemen önce internet bağlantısını kaybettik. | Open Subtitles | لقد فقدنا وصلة الإنترنت لدينا مباشرة قبل أن يتحرك الفريق |
| Uydurma gibi olduğunun farkındayım ama internet sitemiz falan her şeyimiz var. | Open Subtitles | أعلم أنّه يبدو مفبركاً ولكن لدينا موقع على شبكة الإنترنت وكلّ شيء |
| İnsanların bedava şarkı indirip paylaşabileceği bir internet şirketi kurdum. | Open Subtitles | حسناً, لقد أسست شركة على الإنترنت لتبادل وتحميل الموسيقى مجاناً |
| Ama asla aramıyorsun. Senin haberini sadece internet üzerinden alabiliyorum. | Open Subtitles | لكن لم تتصل أبداً, و أعرف أخبارك خلال الإنترنت فقط |
| Onlara bunu yapmaları söylendi; iletişim ağını izleyin, iletişimi denetleyin, internet trafiğini denetleyin. | TED | هذا ما كانوا يقولون لنا عمل اشارات استخبارية برصد الاتصالات رصد تحركات الانترنت |
| Günümüzde, internet trafiğinin büyük bir kısmı şifrelendiği için, yapmaya çalıştıkları şey bu şifrelerin etrafından dolaşacak yeni yollar bulmak. | TED | هذا ما يحاولون القيام به و نظرا لان معظم ، جزء كبير من الانترنت يحاولون ان يجدوا طرق حول التشفيرات |
| Eğer internet bizi bir küresel kasaba yaptıysa, bu model gelecekteki liderliğini geliştirebilir. | TED | إذا كانت الانترنت قد جعلتنا قريةً عالمية، فإن هذا النموذج سيُطور قيادتها المستقبلية. |
| Eğer Internet seks skandalından söz etmezse sen de gündeme getirme. | Open Subtitles | و إن لم يتحدث عن فضيحة الجنس على الأنترنت فلا تذكرها |
| Dijital içerik yaratıcısıyım. Özellikle internet için içerik yapıyorum. | TED | أنا مبتكر رقمي أبتكر أشياء خاصة بالإنترنت. |
| Aynı zamanda Internet'in küresel doğasını kendi avantajlarına kullanıyorlar. | TED | هم ايضا يستخدمون الطبيعة العالمية للانترنت لمصلحتهم |
| Beni aday gösterdiler ve internet yayılmasını sağladı. Sitemin kullanıcıları benim kazanmamı istediklerine karar verdiler. | TED | إذ أنهم قاموا بإدراجي على اللائحة, وقد أثارت جلبة كبيرة على الأنترنيت. جمهوري قرروا على أنهم سيدفوعون بي إلى الفوز. |