| Phil sağolsun, biobilgisayar iyileşti ve yarı yaşayanların ülkesine geri getirildi. | Open Subtitles | الشكر لفيل الكمبيوتر الحيوي تعافى وتمت إعادته إلى أرض النصف أحياء |
| Şimdi de, kendisini sizden tekrar saklamak için yeterince iyileşti. | Open Subtitles | والآن، هو قد تعافى كفاية.. ليحصن نفسه منك. مرة أخرى. |
| Keşke ben olsaydım. Her neyse, hızla iyileşti. | Open Subtitles | تمنيت لو أن الرصاصة اصابتني، على أيه حال، هي شفيت بسرعة |
| Belki de gerçekten iyileşti ve taşıdığı laneti bana geçirdi. | Open Subtitles | ربما انه شفي حقاً والكراهيه التي كان يحملها تحوّلت الي |
| Sonrasında sen kolunu kırdın ve 3 saat içinde iyileşti. | Open Subtitles | و بعدها كسرت ذراعك, و شُفيت فى غضون ثلاث ساعات. |
| Ne hakkında konuşabilirler ki? Gözlerim kesinlikle iyileşti. Kendim okuyabilirim. | Open Subtitles | لقد تحسنت عيناي بالتأكيد، يمكنني قراءة الخطاب، لا تتعب نفسك |
| Dublin'in ulaşım haritası iyileşti ve ben bu projeyi bitirdikten sonra daha da iyi oldu fakat hala durak isimleri, güzergahlar mevcut değil. | TED | الآن بعد تحسن خرائط المواصلات في دبلن، و بعد أن انتهيت من المشروع، أصبحت حتى أفضل و لكن ما زالت لا توجد أسماء المحطات |
| Fakat, bir yıldan daha az bir zamanda Henry aniden iyileşti ve Kraliçe onu York'un yeniliklerini geri çekmesi için ikna etti. | TED | و مع ذلك ، بعد أقل من عام شُفي هنري فجأة و أقنعته الملكة بإلغاء الإصلاحات التي قام بها يورك. |
| - Kolun nasıl? - İyileşti sayılır. | Open Subtitles | كيف ذراعك , جينينغز قاربت أن تلتئم , سيدى |
| Efendim, bu eğer ışıksa, Daniel nasıl gezegene gelir gelmez iyileşti? | Open Subtitles | سيدى ، لو كان الضوء وحده فكيف تعافى دانيال بمجرد عودته إلى الكوكب ؟ |
| Kelvin Owens'ın kurşun yarası iyileşti. | Open Subtitles | وهو يعيش مع عائلته كيلفن أوينز تعافى من طلقات النار |
| Kuzenim on yıl önce kanserdi, neyse ki, onu aldı ve kullandı, iyileşti ve şimdi 80 yaşında. | Open Subtitles | إبن عمي أصيب بالسرطان قبل 10 سنوات لحسن الحظ حصل عليها وتناولها مع دوائه تعافى والآن عمره 80 سنة |
| Hayatına geri dönüp, zengin beyazların problemlerini dinliyormuş gibi yapmaya devam edebilirsin. Jon, o kız şu andan itibaren iyileşti. | Open Subtitles | ربما نعود لأخبار الزوجة الثرية عن هذه المشاكل , لقد شفيت |
| Sonrasında sen kolunu kırdın ve 3 saat içinde iyileşti. | Open Subtitles | وبعدها انت كسرت ذراعك وقد شفيت في 3 ساعات |
| Evet, sana bahsetmem gerekirdi ama diğer yandan, çok uzun zaman önce ayrıldık ve yaralar da iyileşti bile. | Open Subtitles | نعم، كما تعلم، غالباً لا يتوجب علي اخبارك بشأنه لكن من ناحية اخرى انه كما لو انه حدث منذ زمن بعيد والجروح شفيت تماما |
| Altı aylık tedavinin sonunda, at bütünüyle iyileşti. | TED | و خلال ستة أشهر كان قد شفي تماما. |
| Altı kişiydiler ama bir tanesi iyileşti. | Open Subtitles | انهم كانوا ستة، ولكن واحد منهم شفي. |
| Yaram tamamen iyileşti. Bir şeyler yemem lazım. | Open Subtitles | جراحي شُفيت تماماً، أودّ تنازل شيئاً من الطعام. |
| Ona evleneceğimizi söyledim ve bir anda iyileşti! | Open Subtitles | أخبرت أمي أننا سنتزوج و تحسنت صحتها في الحال |
| Belki savunacağınız bir başka düşünce de; "Zaman içinde araç koltukları çok çok daha iyileşti." | TED | والشيء الآخر الذي قد يثير الجدل هو تحسن مقاعد السيارة مع مرور الزمن |
| İşe yaradı. Üç haftalık faj uygulaması ile kronik enfeksiyon iyileşti, hem de hiçbir antibiyotik iyileştiremezken. | TED | في غضون ثلاثة أسابيع من العلاج بالعاثيات، شُفي الالتهاب المزمن، الذي لم تفد فيها سابقًا أي من المضادات الحيوية. |
| Nerdeyse tamamen iyileşti. Eğer insan olsaydım bu mümkün olabilir miydi? | Open Subtitles | انها تلتئم تقريبا أكان سيحدث ذلك لو كنت آدميا؟ |
| Sanırım belim iyileşti. | Open Subtitles | اوه ، ذلك لقد شفى ظهري |
| - Sen yapmış olmalısın. Kadın iyileşti. - Öyleyse relaps ve remisyonlarla gidiyor. | Open Subtitles | لا بد أنك أنت أخطأت، فقد تحسّنت - إذن، لقد كان انتكاس وهجوع - |
| Her ikisi de tamamen iyileşti. | Open Subtitles | ولكنهم الآن كلهم تعافوا تماماً |
| Sonrasında annem iyileşti. | Open Subtitles | بعد ذلك أمّي تَحسّنتْ. |
| Yaşlı bir bayan için çok huzur bozucu bir deneyim oldu. İyi haber ise mağdur oldukça iyileşti ve... | Open Subtitles | كَانتْ تجربةً مقلقةً لأمّه الأخبار الجيدة أن حالة الضحيّة تتحسّن |
| - Ancak neredeyse iyileşti. | Open Subtitles | لكن ذلك ملتئم تقريباً وليس ملوث |
| O tamamen iyileşti. | Open Subtitles | لقد تعافت بشكل كامل |