| Ve bence eğer müvekkilinizin iyiliğini istiyorsanız teklifimi kabul edersiniz. | Open Subtitles | وفي رأيي، إذا كنت تود أن تفعل شيئا في مصلحة موكلك فيجب أن تقبله |
| "Giderek bozulmakta olan koşulların önüne geçmek ve herkesin iyiliğini sağlamak için bu bölgelerde olağanüstü hal ilan edilmiştir. | Open Subtitles | لأجل إيقاف سريع لتدهور الأحوال ولأجل الصالح العام قد أعلنت حالة طواريء علي هذه الأنحاء |
| Ve eğer hayatımı kurtarırsan, seni serbest bırakarak ödeyebilirim bu iyiliğini. | Open Subtitles | وان كان بإمكانكِ إنقاذ حياتي، اعتقد اني استطيع ردّ المعروف لك، استطيع جعلكِ تذهبين |
| Doğru oğlum. Bay Barrow senin iyiliğini düşünüyor. | Open Subtitles | هذا صحيح يا ولدى ، السيد بارو يبحث عن مصلحتك |
| Onlarca yıl bunu sadece insanların yapabildiği düşünüldü, sadece insanlar başkalarının iyiliğini düşünür. | TED | وعلى امتداد قرون، الافتراض القائم كان أن البشر يمكنهم القيام بذلك، أن البشر فقط هم من يقلقون بشأن رفاهية غيرهم. |
| Düşünüp taşınıp, kendi kendime: "Seni hapse atanlar, senin iyiliğini istiyordu." demem için. | Open Subtitles | كي أتوقف وأفكر، من وضعني في السجن كان يريد بي خيراً |
| Bilmiyorum. Çocuğun iyiliğini gözetmek zorundayım. | Open Subtitles | لا أعرف , تمضية الوقت بالخارج أفضل لمصلحة الطفل |
| Sadece biricik yeğenimin iyiliğini düşünüyorum. | Open Subtitles | سيمبا, سيمبا أنا فقط أنظر لمصلحتك باعتبارك إبن أخي المفضل |
| Ve ülkemizin iyiliğini kendimizinkinin önüne koymalıyız. | Open Subtitles | ولابد أن نستمر في وضع مصلحة البلد قبل مصلحتنا |
| Beni ırkçıymışım gibi davranma, senin iyiliğini düşünüyorum ben. | Open Subtitles | لا تجعلي مني سخصاً عنصرياً .عنما يكون لديك مصلحة |
| Sevdiğim tek kişiyi. Bunu herkesin iyiliğini gözetmek için yaptım. | Open Subtitles | بالشخص الوحيد الذي أحب، من أجل الحفاظ على ما هو في مصلحة الآخرين |
| Eğer kamu güvenlikçilerinin amacı halkın iyiliğini düşünmekse beni neden işimden alıkoyuyorlar? | Open Subtitles | إذا كان دور الموظف العام هو حراسة الصالح العام إذاً لم أبعدني عن عملي؟ |
| Onun iyiliğini düşünüyor. | Open Subtitles | أوه ، لا لقد كان يخبره عم الصالح له |
| Bu iyiliğini ilk fırsatta ödeyeceğime emin ol. | Open Subtitles | أنا سأتأكد برد المعروف ، لك فى أول فرصه تسنح لي |
| Ama şimdilik iyiliğini geri çevireceğim. | Open Subtitles | لكن الان سوف اعيد اليك المعروف |
| Bak, eğer iyiliğini istiyorsan onun hayatından uzak durursun. | Open Subtitles | اسمعيني إذا كنتي تعرفين مصلحتك جيدا ستبقين بعيده عن حياته |
| İyiliğini istiyorsan odana git, yoksa sıra sana gelecek. | Open Subtitles | أذهبي لغرفتك لو انت تعرفي مصلحتك ولا دورك بعدها |
| İtaatsizlik ettiği için de, kendi değer yargılarını uyguladığı için bir Denizcinin iyiliğini düşünerek bir karar verdiği için bunun da sizin emrinizle bağdaşmadığı için cezalandırıldı, bu doğru mu? | Open Subtitles | و لأنه فعل، لأنه حاول تطبيق قيمه لأنه اتخذ قرار بخصوص رفاهية ضابط تعارض مع أحد أوامرك تمت معاقبته، أهذا صحيح؟ |
| Hayır, Tanrı senin bazı iyiliğini görmüş olmalı. | Open Subtitles | لا.. لابد أن الرب رأى فيك خيراً |
| Özgeci olduğunuzda, seçimlerinizi başkalarının iyiliğini düşünerek yaptığınızda bu seçimler dönüp dolaşıp size ve herkese faydalı olur. | Open Subtitles | عندما تكون مؤثِراً وتتخذ خيارات لمصلحة الآخرين، يعود عليك بالمثل، تنفعني شخصياً وتنفعنا جميعاً. |
| Konuştuğum insanların sonu ölüm oluyor. İyiliğini düşünüyorsan benden uzak durmalısın. | Open Subtitles | الناس التي أتحدث معها تموت يجب أن تبتعد عني لمصلحتك. |
| Yine de senin iyiliğini düşünüyor. | Open Subtitles | مهما كان الأمر لابد بأنكِ تهتمين لأمرها من قلبكِ |
| Şehrin iyiliğini istiyorum efendim. | Open Subtitles | ـ أريد ما هو أفضل لبلدتي , يا سيدي ـ ماذا تريد أنت , ايها القائد؟ |
| Ve dünyanın iyiliğini düşünen kimse yapmaz. | Open Subtitles | و لا أحد ممن يهتمون بمصلحة العالم سوف يفعل |
| Ben hep onun iyiliğini istedim ama o hep... Bana karşı hep öfke besledi. | Open Subtitles | وكنت أريد دوماً الأصلح لأجله وهو احتقرني |
| Bu durum nedeniyle iyiliğini ihmal edersen, kendini hiç affetmezsin. | Open Subtitles | ولن تسامحي نفسكِ أبداً إن أهملتِ مصلحتها بسبب هذه القضية. |
| Sadece iyiliğini istiyorum. | Open Subtitles | أريد طيبة قلبكِ فقط |