| Üniversiteye gitmek için evden ayrıldığım gün güzel bir gündü, umut ve iyimserlikle doluydu. | TED | يوم مغادرتي المنزل للمرة الاولى لكي أذهب إلي الجامعه كان يوما مشرقاً مفعماً بالأمل والتفاؤل |
| O an içimin mutluluk ve iyimserlikle dolduğunu hissettim. | Open Subtitles | في ذلك الوقت، غمرتني موجة من السعادة والتفاؤل |
| Bu zamanları inatçı bir iyimserlikle karşılamayı seçmek yaşamlarımızı anlam ve amaçla doldurabilir ve bunu yaparak elimizi tarihin akışına uzatıp onu bizim seçtiğimiz geleceğe doğru döndürebiliriz. | TED | اختيار مواجهة هذه الأزمة بتفاؤل وعزم يمكن أن يملأ حياتنا بالمعاني والأهداف، وبفعل ذلك يمكننا أن نضع أيدينا على قوس التاريخ ونقوم بثنيه ناحية المستقبل الذي نختاره. |
| Çocuklar iyimserlikle çizmeye meyillidirler. | Open Subtitles | الأطفال يميلون الى الرسم بتفاؤل |
| Önümüzdeki yıl için dizginlenemeyen bir iyimserlikle dolu bir gün. | Open Subtitles | اليوم المليء بالتفاؤل المُطلق للسنة القادمة |
| Bunu inatçı ve kararlı bir iyimserlikle karşılayalım. | TED | دعونا نواجهها بالتفاؤل والإرادة. |
| - ...yaşam, seks ve iyimserlikle ilgili. | Open Subtitles | والعمر ، والجنس ، والتفاؤل |
| Sonsuz iyimserlikle dolu bir canavarım ben. | Open Subtitles | أنا مخلوقة بتفاؤل لا نهائي. |
| Martılar iyimserlikle doludur. | Open Subtitles | رجال بسطاء، ملئى بالتفاؤل. |
| Teşekkür ederim, sayende içim iyimserlikle doldu. | Open Subtitles | شكراً,لقد ملئتني بالتفاؤل |
| Soy Joy'un katkılarıyla. İyimserlikle güçlendirilmiş. | Open Subtitles | قدّم لكم برعاية (سويجوي) مزودة بالتفاؤل |