"iyiye gidiyor" - Translation from Turkish to Arabic

• يتحسن
• تتحسن
• تحسنت
• تحسناً
• يتحسنُ
• الأمور تتحسّن
• افضل وافضل

Hergün daha da iyiye gidiyor. Çok sevecen. Beni yaladı.
هو بخير ، هو بخير ، لقد بدأ يتحسن ، إنه حنونٌ جداً ، لقد لعقني

Bedeninin durumu iyiye gidiyor ama uzun zamandır uykuda.
جسده يتحسن لكنه كان غائط في النوم لزمن طويل

Doktor bey, gün geçtikçe daha da iyiye gidiyor.
مرحباً , يادكتور , إنه يتحسن يوماً بعد يوم

Seni tanıdığımdan beri... ..hayatım çok daha iyiye gidiyor..
منذ لقاؤنا الاول ، أنا وأنت حياتي بدأت تتحسن وتتحسن

Evet, sanıyorum iyiye gidiyor buraya geldiğim son 20 yıl süresince.
نعم اعتقد بان الأمور تتحسن خلال الـ 20 سنة الماضية التي كنت أحضرها هنا

Birkaç gündür hastaydı, ama dün geceden beri daha iyiye gidiyor.
.لقد كآنت مريضه لعدة أيام .لكنها تحسنت ليلة البآرحة

Kendisinin sağlığı gün geçtikçe iyiye gidiyor.
التي يسعدني القول إن حالتها شهدت تحسناً ملحوظاً في الأيام الماضية.

- Çok daha iyiye gidiyor.
إنه يتحسن وسوف يسجل نفسه للتعلم يوم الإثنين,أتمنى هذا

Ama durum iyiye gidiyor. Köprü dünyamızı iyileştiriyor.
الأمر يتحسن رغم هذا ، الجسر يساعد على معالجة عالمنا

Günümüz gittikçe daha da iyiye gidiyor değil mi?
إن هذا اليوم لا ينفك يتحسن أكثر فأكثر، أليس كذلك؟

Biliyorsunuz son birkaç gündür zor günlerden geçiyoruz ama Robin iyiye gidiyor...
وكما تعلمون، مررنا ببعض الأوقات العصيبه خلال اليومين الماضيين، لكن روبن يتحسن...

Bugün, gittikçe daha da iyiye gidiyor(! )
من الواضح أن يومنا يتحسن أكثر و أكثر

Ne zaman sözümden dönsem, hayatım iyiye gidiyor, o yüzden otur ve sesini kes, koca ağız.
كل مرة ااكسر الاتفاق حياتى تتحسن فقط اجلس واخرص ثرثا

- Aslında sorunda bu... - Daha iyiye gidiyor.
ـ في الحقيقة، هذا هو سبب ،،، ـ اجل، إنها تتحسن

İyiye gidiyor fakat kalçasında kırığı ve bir kaç kanaması var.
انها تتحسن لكن لديها كسر في الحوض ونزيف طفيف

Aslında iyiye gidiyor. Düğün için çok heyecanlı.
إن حالتها تتحسن في الواقع إنها متحمسة بشأن الزفاف

Fakat Afrika'nın bir yerinde... durum olağanüstü biçimde iyiye gidiyor.
لكنّ في جزء واحد محدّد من إفريقيا، الأمور تتحسن بطريقة غير عادية إلى حد ما.

Kraliçemiz iyi değildi, efendim, ve kan kaybetti ama bunu rahatlıkla söyleyebilirim ki şu an ki durumu iyiye gidiyor.
كانت جلالتها بحالةٍ سيئةً يا سيدي ونزفت ولكن حالتها تحسنت كثيراً الآن على ما يبدو

Neden 15 yıl dediklerini kim bilir ama her şey iyiye gidiyor.
مَن يدرى لماذا اختاروا 15 عاماً لكن الأمور تحسنت كثيراً

Gittikçe daha iyiye gidiyor.
هذا الوضع يزاد تحسناً أكثر فأكثر

- Daha iyiye gidiyor ama değil mi?
إنه يتحسنُ برغم ذلك، صحيح؟

Daha şimdiden iyiye gidiyor gibi hissediyorum.
بدأت أشعر أنّ الأمور تتحسّن

Bu daha iyiye gidiyor.
هذا سيجعل الاوضاع افضل وافضل