Yıldırım düşerken arabada neden güvende olursun - tekerlekler tarafından izole edilmiş olursun. | Open Subtitles | لهذا أنت بأمان في السيارة أثناء عاصفة البرق فأنت معزول بواسطة الإطارات المطاطية |
- Ama bu darbe kafatasının sol tarafında izole edilmiş. | Open Subtitles | و لكن هذا الضرر معزول على الجانب الأيسر من جمجمتها |
Öncelikle, tutuklanmamak için sokak işçileri risk alırlar; bu, tek başlarına veya karanlık ormanlar gibi izole edilmiş, saldırıya açık oldukları yerlerde çalışmaları demek. | TED | أولا، لتجنب الاعتقال، يخاطرمحترفو الجنس العاملون في الشوارع لتجنب الاعتقال، وهذا يعني العمل منفرداً أو في موقع منعزل مثل الغابات المظلمة حيث يكونون عرضة للهجوم. |
Ve, tabi ki, bu model, izole edilmiş ve kopyalanabilir. | Open Subtitles | وبالطبع بمجرد عزل هذا النمط سيُمكننا التغلّب عليه |
Artık izole edilmiş bir numunem olduğuna göre zehir taslağını çıkartabilirim. | Open Subtitles | بما أنّ لدي عينة معزولة الآن، يمكن أن أقوم بتحليل للسموم. |
En çok izole edilmiş olduğu yeri arayın. | Open Subtitles | ابحث عن المكان الذي يكون فيه معزولا أكثر. |
Gördüğün gibi bu izole edilmiş kulemde, anlaşılmaz konuşmamla çok yalnızım. | Open Subtitles | أنا كنت وحيد جدا... في برجي المعزول من النطق الخاطئ. |
Bunu hesaplamıştı. O dünyayı içinde bir şey olmayan tamamen izole edilmiş bir ortam gibi düşünmüştü. Sadece enerji girişi ve çıkışı var şeklinde. | TED | كان يفكر في الأرض كأنها، نوعا ما مثل، تعرفون، مثل شيء معزول تماما بدون أي شيء داخله، حقا، فقط طاقة تأتي وتذهب. |
Bir gurubumuz galaksinin izole edilmiş bir bölümünde koloni oluşturdular. | Open Subtitles | مجموعة من منا قد بدأت بناء مستعمرة على كوكب في جزء معزول من المجرة |
...adada başka bir yapı olduğunu söyleyebilirim. - izole edilmiş ve gizlenmiş. | Open Subtitles | يمكن أن أقول أن الهيكل الآخر على الجزيرة هو معزول ومخفي |
Tamamen izole edilmiş cam bir hapiste kalıyor. | Open Subtitles | إنّه معزول تماماً في مكعب زجاجي في قعر الصومعة |
Neyse ki, burası iyi izole edilmiş. | Open Subtitles | لحسن الحظ , هذا المكان معزول تماماً. |
Sistem izole edilmiş, kendin söylemiştin. | Open Subtitles | هذا النظام معزول لقد أخبرتينى بنفسك |
Tokyo'nun göbeğinde bir yer fakat bizim olan ve izole edilmiş bir dünya. | Open Subtitles | يقع هذا المكان وسط [طوكيو]، ولكنه عالمٌ منعزل بحد ذاته |
Agent Thomas gibi beni belirli bir uzaklıktan öldürmek yerine beni izole edilmiş bir yere doğru çektin. | Open Subtitles | بدلاً من أن تقتليني من عن بعد مثل العميل , (توماس) لقد استدرجتيني إلى هنا مكان ما منعزل |
Akut huzursuzluk, izole edilmiş. | Open Subtitles | " منعزل اجتماعيا " |
Gilda'ya çok benziyorum. Aşktan izole edilmiş bir karakter. | Open Subtitles | انا احب جيلدا جدا، انت تعرف، عزل ومجوعه حب في دير الراهبات. |
Ve Professor Sanders ve ben bu yaratıkları izole edilmiş bir alanda kıstırıp yakalamanız konusunda hemfikiriz. | Open Subtitles | اتفقت انا و البروفيسور ان عزل تلك المخلوقات فى مناطق صغيرة ليكون بمقدورنا اصطيادها و احتوائها |
Orman, hayvanların beraber yaşadığı izole edilmiş bir kara parçası değildir. | TED | الغابة ليست قطعة أرض معزولة حيث تعيش الحيوانات معاً. |
Getto ise izole edilmiş bir ada gibiydi, diyor. | Open Subtitles | كان الحي جزيرة معزولة في وسط حياة طبيعية |
Teğmen, iki hafta Bell izole edilmiş durumda sanki banka olmak için paravan kişi gibi. | Open Subtitles | أيها الملازم ، منذ أسبوعين ظهر (بل) معزولا.. وكأن لديه الواجهة القانونية ليكون قادرا على لعب دور البنك فحسب |
Neyse ki Keeler'ın sabit diski, farklı bir yerde izole edilmiş. | Open Subtitles | حسنا، لحسن الحظ قرص (كيلر) الصلب كان معزولا في خزنة. |
Ancak benim için en heyecan verici yanı Anayasa Mahkemesi hakimlerinin renkli benzetme ve eğlenceli diyaloglarla izole edilmiş DNA hakkındaki yorumlarıydı. Neredeyse, son yedi yıldır bizim yasal ekibimizin yaptığı gibi. | TED | و لكن بالنسبة إليّ كان أكثر جانب مثير هو تعامل القضاة مع ال DNA المعزول رغم سلسلة التشبيهات الساخنة و التبديلات المشاكسة بنفس طريقة التي تعامل بها فريقنا القانوني خلال السبع سنوات المنصرمة |