| Biz Samanyolu Galaksisi'nin bir köşesindeki küçük bir gezegenin sakinleriyiz. | TED | نحن سكان كوكب صغير في زاوية من مجرة درب التبانة. |
| Son aynayı da kurup büyük odanın köşesindeki bir açıklıktan dışarı çıkıyorsun. | TED | تركب المرآة الأخيرة، وتتسلل من خلال فتحة في زاوية الغرفة الكبيرة. |
| Heavenly Haven'daki, Abbott ve Costello'nun köşesindeki, Hücre "B" deyiz. | Open Subtitles | اطلب اسناد الموقع فى الملجأ السماوى على زاوية أبوت و كوستيلو |
| Hukuk fakültesinin köşesindeki o daireyi ve Barney'den aldığımız sandviçleri hatırlıyor musun? | Open Subtitles | اتذكرين ذاك البدين عند الزاوية بمدرسة القانون وتلك الشطائر من عند بارني |
| ve... avucunuzun sağ köşesindeki çizgiler... altın işlemeli bir elbise üzerinde dört yapraklı bir yonca olduğu söylüyor. | Open Subtitles | و فى الزاوية اليمنى البعيدة لسترتك عندك أربع ورقات برسيم على قماش ذهب |
| Sinemanın karanlığında, odanın köşesindeki televizyonla. | TED | في ظلمات السينما والتلفزيون في ركن الغرفة. |
| Clark ve Main sokaklarının köşesindeki depoda buluşalım. | Open Subtitles | قابلْني في زاويةِ كلارك والشارع الرئيسي في المخزنِ. |
| Parayla beraber 7. ve Franklin caddesi köşesindeki telefonda ol. | Open Subtitles | أنت والنقود على الركن السابع مع فرانكلين عند كبينة الهاتف. |
| Panduri ve Kovacs köşesindeki ...binada tanıkların söylediği sabahın erken saatlerinde basit bir patlama oldu. | Open Subtitles | افاد شهود بان المبنى في زاوية باندوري وكوفاكس قد انفجر في ساعات الصباح المبكره |
| Sokağın köşesindeki küçük restoranıyla gurur duyardı. | Open Subtitles | والدي كان فخوراً لكونه يمتلك مطعماً صغيراً موجوداً في زاوية الشارع |
| Paranın, duman evinin köşesindeki gri taşın altındaki kavanozda olduğunu söylemiş. | Open Subtitles | فأخبرهما أن النقود كانت في علبة الفاكهة. تحت صخرة رمادية عند زاوية المدخنة. |
| Ona kimlik dökümanlarını, Sycamore ile 3.caddenin köşesindeki beysbol oyun alanına getirmesini söyle. | Open Subtitles | أخبره أن يجلب وثائق الهويّات إلى ملعب البيسبول في زاوية الجميز الأمريكي والجادّة الثالثة |
| Shaw Madencilik'in köşesindeki bina alev alev yanıyor. Dördüncü seviye yangın. | Open Subtitles | نار على زاوية "شو" و الضحية على المستوى الرابع في التنبيه |
| Güneydoğu köşesindeki şu kutudan sekmiş olmalı. | Open Subtitles | يَجِبُ أَنْ يَكُونَ هذا قُرْب الزاوية الجنوبية الشرقية. |
| En son, Connover'ın evinin köşesindeki sinemadan... çıkarken görmüşler onu. | Open Subtitles | آخر مَرّة أي واحد رآها، عندما كَانتْ تَتْرك قاعة السينما حول الزاوية بالقرب من منزل كونفر |
| İşleri kuzeydoğu köşesindeki arka odadan yürütüyor. | Open Subtitles | يدير العمل من الغرفة الخلفية في الزاوية الشمالية الشرقية |
| Batı Brodway ve Prince'ın köşesindeki telefon kulübesinden arayacağız. | Open Subtitles | استخدمي كابينة التليفون الموجود في ركن شارع وست بروادوي وبرنس، اتفقنا؟ |
| Çekim nedir? Beşinci Cadde ile Glenn Caddesi'nin köşesindeki "Mükemmel Çekim". | Open Subtitles | انه الفراغ المثالى, فى ركن منعطف افينيو والشارع الخامس لماذا؟ |
| Bitiş bölgesinin köşesindeki büyük pilonu görüyor musun? | Open Subtitles | أترى تلك العلامة الارشادية الكبيرة التي تقع في ركن الملعب؟ |
| Clark ve Main sokaklarının köşesindeki depoda buluşalım. | Open Subtitles | قابلْني في زاويةِ كلارك والشارع الرئيسي في المخزنِ. |
| Parayla beraber 7. ve Franklin caddesi köşesindeki telefonda ol. | Open Subtitles | أنت والنقود على الركن السابع مع فرانكلين عند كبينة الهاتف. |
| Çalışmalarını 3. cadde ile Sutter'ın köşesindeki geneleve mi taşıdın? | Open Subtitles | هل قمت بنقل دراستك إلى ماخور على ناصية الشارع الثالث وسوتر؟ |
| Soho'daki bir bankaya gidip ordan Lafayette ve Broome'un köşesindeki bir apartmana girmiş. | Open Subtitles | كان في مصرف بـ(سوهو) ومن ثمّ ذهب إلى مبنى سكني بمُلتقى (لافاييت) و(بروم). |