| küçük çocuk dağa çıkıyor dönüp durup hep anneciğini arıyor. | Open Subtitles | الفتى الصغير يذهب للجبال حول المنحنى دائماً يبحث عن ماما |
| O küçük çocuk dışarıda bir yerdeyken biz bu kutuya bel bağlıyoruz. | Open Subtitles | الفتى الصغير في الخارج يعتمد على هذا الصندوق |
| Bazen, bu küçük çocuk okulda sınıf arkadaşına ansızın bıçak çekerdi. | TED | في بعض الأحيان، ذلك الطفل الصغير حين كان في المدرسة رفع سكينًا على زملائه بالمدرسة. |
| Bazen aynı küçük çocuk büyük anne ve babasında kalırdı ve şefkatle atları beslerdi. | TED | أحيانًا نفس ذلك الطفل الصغير عندما يكون عند جده وجدته، يطعم الخيول برأفة. |
| Ani, benim için hep Tatoonie'deki o küçük çocuk olacaksın. | Open Subtitles | آني ستظل دائماً ذلك الولد الصغير الذي عرفته على تاتوين |
| "Buzağı, aslan ve diğer hayvanlar birlikte durmalı ve küçük çocuk onlara yol göstermeli." | Open Subtitles | البقرة والأسد سيتعايشون سوياً مع طفل صغير ليقودهم |
| Steven "küçük çocuk" Washington ve Francis Washington. | Open Subtitles | (ستيف "ليتل بوي" واشنطن)، و(فرانسيس واشنطن) |
| Henüz 11 yaşına girmemiş olan küçük çocuk... | Open Subtitles | الفتى الصغير الذي لم يبلغ الحادية عشر بعد، |
| küçük çocuk, minik çocuk, bebek çocuk, sana ihtiyacım var. | Open Subtitles | أيها الفتى الضئيل، أيها الفتى الصغير أيها الفتى الرضيع، أنا أحتاجك |
| küçük çocuk, bebek çocuk, bebek çocuk, sana ihtiyacım var | Open Subtitles | أيها الفتى الضئيل، أيها الفتى الصغير أيها الفتى الرضيع، أنا أحتاجك |
| Ben o küçük çocuktum. O küçük çocuk bendim. | Open Subtitles | كنتُ أنا هذا الفتى الصغير، هذا الفتى الصغير كان أنا |
| O küçük çocuk, biri öfkesine hâkim olamadı, hata yaptı diye ya da başka bir sebep yüzünden öldü. | Open Subtitles | وهذا الطفل الصغير ميت لأن أحدهم فقد أعصابه أو أخفق أو الله فقط من يعرف |
| Garson kız ve topu olan küçük çocuk. Çok akıllıcaydı. | Open Subtitles | تعرفين , النادلة ثم الطفل الصغير بالكرة ذكية جداً |
| Çocuk... tatlı derken, saçına sakız yapışmış bir küçük çocuk gibi mi... | Open Subtitles | متى تقولين لطيف هل تقصدين الطفل الصغير لطيف |
| Neden Mayank, Hindistan'da tanıştığım bu küçük çocuk, ellerini yıkamıyor? | TED | لماذا مايانك، هذا الولد الصغير الذي قابلته في الهند، لا يغسل يديه؟ |
| Aslında, ispatlarından biri kocamın omuzlarındaki o küçük çocuk yeni liseden mezun oldu | TED | في الواقع، الدليل على هذا أن الولد الصغير على كتفيّ زوجي للتو تخرج من الثانوية هذا العام. |
| Her küçük çocuk bir gün stada gider ve profesyonel bir maskot olmanın hayalini kurar. | Open Subtitles | كل طفل صغير يذهب الي الاستاد و يحلم أنه في يوم ما سيكون تميمة محترفة |
| Polisi vuran tek kişi küçük çocuk. Ne ben, ne de sen. | Open Subtitles | (ليتل بوي) هو الذي أطلق النار على الشرطية ليس أنا! |
| " küçük çocuk havayı kokladı ve dedi ki..." | Open Subtitles | وظهر الصبي الصغير وهو يستنشق الهواء وقال |
| küçük çocuk evden uzaklaşıp kaybolmuş, öyle mi? | Open Subtitles | الولد الصّغير ضائع بعيداً عن البيت ؟ |
| Arkadaşlığımız "küçük çocuk küçük kızın elini tutuyor" kıvamında. | Open Subtitles | صداقتنا هي صبي صغير يمسك يد فتاة صغيرة |
| Şehirde küçük çocuk pijamalarıyla ve bir maskeyle geziniyorsun. | Open Subtitles | أنت تجري حول هذه المدينة في بجامة أحد الأطفال الصغار ومرتدياً قناع |
| Çok kasvetli. küçük çocuk bacağına sarılmış, küçük hayalaletler etrafta uçuşuyor. Bu saçmalıklarından kurtulmamız lazım. hemen, baylar ve bayanlar. | TED | هو قاتم. هناك أطفال صغار يتكئون على ساقه، أشباح صغيرة تطير في المكان. علينا أن ننظف هذا بسرعة، سيداتي سادتي. |
| 5 dakikalık bir bölümde küçük çocuk sadece akvaryumdaki ölü balığa bakıyordu. | Open Subtitles | لقد... كان هناك مقطع 5 دقائق لم يكن هُناك سوى فتى صغير |
| Ama yaptığım seçimlerden ve ortaya koyduğum gidişattan dolayı bir küçük çocuk artık aramızda değil. | Open Subtitles | ولكن بسبب اختياراتي وأفعالي ولد صغير لم يعد موجودا الآن |
| Ben sana yardım edebilirim küçük çocuk. Sevimli küçük şey seni. | Open Subtitles | أستطيع مساعدتك أيّها الصغير أيّها الصغير اللطيف |