| O güruh bugün Musa'nın peşinden çöle gidebilir ama gözleri güneşten kıpkırmızı olduğunda ve çatlak dudakları susuzluktan kanadığında, mideleri açlıktan kasıldığında, | Open Subtitles | هذا الحشد سيتبع موسى لداخل الصحراء اليوم لكن عندما تذبل عيونهم و تصبح حمراء بفعل الشمس و تتشقق شفاههم و تدمى من العطش |
| O güruh bugün Musa'nın peşinden çöle gidebilir ama gözleri güneşten kıpkırmızı olduğunda ve çatlak dudakları susuzluktan kanadığında mideleri açlıktan kasıldığında Musa ve onun Tanrı'sını lanetleyecekler. | Open Subtitles | هذا الحشد سيتبع موسى لداخل الصحراء اليوم لكن عندما تذبل عيونهم و تصبح حمراء بفعل الشمس و تتشقق شفاههم و تدمى من العطش |
| Arkasında bir çocuk vardı, oğlu, yüzü kıpkırmızı olmuştu babasını itmeye çalışmaktan. | TED | كان وراءه طفل هو ولده ذو وجه أحمر بعد بذل الجهد في دفع الأب. |
| Ve güneşin altında şapkasız beklediğim için burnum kıpkırmızı. | Open Subtitles | وأنا أَعرف بأنّ أنفي أحمر من الإنتظار في الشمسِ بدون قبعة على |
| Ve bu gece yatak odasında yalnızken, yüzü kıpkırmızı oldu. | Open Subtitles | هو احمر خجلاً هذا المساء عندما كنا في غرفة النوم وحدنا |
| Kan seli bu ormanı kıpkırmızı edecek. | Open Subtitles | طوفان من الدماء سيلطخ هذه الغابات بلون قرمزي |
| Bir daha Blanco Kanyonu'na adımını atarsan bu bölge hiçbirimiz kalmayıncaya kadar kandan kıpkırmızı olur. | Open Subtitles | أذا وضعت قدمك في وادي بلانكو مرة أخرى وهذه البلاد ستصبح حمراء مع الدمّ حتى هناك لَيس أحدنا يترك |
| Dur bir bakayım sana. Gözlerin kıpkırmızı, ama hepimizinki öyle. | Open Subtitles | دعنى أنظر لك عينك حمراء قليلاً , ولكن ألسنا جميعاً كذلك ؟ |
| Evet, altı kıpkırmızı. Onu sakinleştiremiyorum. | Open Subtitles | .نعم، مؤخرته حمراء بالكامل لا أستطيع إجلاسه عليها |
| kıpkırmızı ve buruşuk. Biber turşusuna benziyor. | Open Subtitles | إنها حمراء ساطعة و لديها تجاعيد مثل الفلفل المشوي. |
| Çok fazla kırmızı şarap içiyorlar ve hepsinin dişleri kıpkırmızı. | Open Subtitles | يحتسي سكّان "رومانيا" النبيذ الأحمر بكثرة ويملكون جميعاً أسنان حمراء. |
| Başka bir yerde, kıpkırmızı ceketli bir adam görüyorum. | Open Subtitles | أنني أرى رجل في مكانٍ ما يرتدي معطف أحمر دموي. |
| İçi itfaiye arabası gibi kıpkırmızı, dışı dağsıçanın g.tü gibi simsiyah. | Open Subtitles | أحمر كالنار داخل المحرك أسود كطائر "مرموط الخشب" الغبي |
| "Kemik gibi kupkuru, Pancar gibi kıpkırmızı Yara kadar kör Tam zırdeli, bir gör." | Open Subtitles | "جاف كالعظام، أحمر كالشمندر أعمى كالخفاش، مخبول كصانع القبعات" |
| Araba yolculuğundan sonra kıçım kıpkırmızı oldu! | Open Subtitles | ، إحضر ل بعض الثلج؛ مؤخرتى أصبح لونها أحمر كقردة البابون بعد رحلة السيارة هذة! |
| Yüzün kıpkırmızı oldu. Tansiyonuna dikkat etmen lazım. | Open Subtitles | وجهك كله احمر, عليك ان تراقب ضغط دمك |
| Kına ellerinde sevimli kıpkırmızı bir renge dönüşecek, gelin. | Open Subtitles | أتمنى أ، تتحول الحناء إلى لون قرمزي جميل في يديك يا حبيبي. |
| Gözleri kıpkırmızı. | Open Subtitles | وكانت عيناه حمراوتين كما لو كان يبكي أو شيء من هذا القبيل |
| Biliyorum. Beni hatırladığı an görecektin, kıpkırmızı oldu. | Open Subtitles | بمجرّد تعرفه عليّ احمرّ كلياً |
| Pencerenin önüne geldiğinde, o kadar koşuşturmadan sonra kıpkırmızı ve terliydi. | Open Subtitles | وركض إلى النافذة، مُحمر و معرق من اللعب |
| MacGyver beni görse, utancından kıpkırmızı olur. | Open Subtitles | هل يحمر (مكجيفير) خجلاً في كل مرة يمر أمامي ؟ |
| Aynı böyle bütün yüzü kıpkırmızı, gözleri pörtlemiş. | Open Subtitles | مثل هذا وجهه كله محمر و عيناه جاحظتان |
| Yanakları kızardı, ensesine kadar kıpkırmızı oldu. | Open Subtitles | و احمرت وجنتاه و صعد اللون إلى عنقه |
| Şehirleri ve tarlaları kaplayan kıpkırmızı kanla, ayı da kaplayabilir miyiz? | Open Subtitles | ,يا أيها الدم القرمزي الذي غطّى المدن والسهول هل ستستطيع أن تغطّي القمر أيضاً ؟ |
| kıpkırmızı ve dolgunlar ve baştan çıkarıcı. | Open Subtitles | .... أنهم حمراوان للغاية ويانعون . ولذيذى المذاق |