| - Kızılderili çocuğun üstünde şu birlik pantolonunu gördüğümde şüphelenmiştim. | Open Subtitles | خمنت ذلك عندما رأيت تلك السروال الاتحادي على الصبي الهندي |
| Şu Kızılderili çayından biraz verin de size her şeyi anlatayım. | Open Subtitles | حسناً، أعطيني من الشاي الهندي المُنشّط للذاكرة و سأخبركم بِكُلّ شيء |
| Antika dükkanının bulunduğu köşedeki evde oturuyorum bilirsin önünde tahta Kızılderili heykelinin olduğu ev. | Open Subtitles | أنا اعيش على الناصية بجوار متجر التحف ذلك المتجر حيث يوجد الهندي الخشبي أمامه |
| ve o büyüdüğünde, hep bunu hatırlar, her Kızılderili kokusu aldığında. | Open Subtitles | ، وحينما يكبر سينتبه حينما يشم رائحة هنديّ |
| Bir Kızılderili'yle birlikte, kuzeye gitti. | Open Subtitles | رأيناه يتجه شمالاً خارج البلدة مع هنديّ متمرّد |
| Dört küçük Kızılderili denize açıldı, ringa balığı birini yuttu ve kaldı üçü. | Open Subtitles | أربعة هنود صغار ذهبوا إلى البحر فابتلعت الرنجة الحمراء أحدهم فتبقى منهم ثلاثة |
| Onlara bunun bir Kızılderili çadırı olmadığını söylemeye yüreğim elvermedi. | Open Subtitles | لم أجرؤ على إخبارهم أنّها لم تكن خيمة هنود حمر. |
| Bazıları bir su kaynağı olduğunu düşünüyor, diğerleri de Kızılderili kabilesi. | Open Subtitles | أحدهم قال أنه جسد في الماء الآخرون قالوا أنه فخ هندى |
| Ancak, onlara da maaş verirsek adil davranmış oluruz Kızılderili olsalar bile. | Open Subtitles | ومن العدل أن نجازي خدمنا هنا أيضاً، حتى وإن كانوا هنوداً |
| Yaşlı Kızılderili şefinin laneti. Beyaz adam, kızgın ruhlarca toprağa gömüldü. | Open Subtitles | "لعنة الزعيم الهندي القديم التي دفنت الرجل الأبيض بواسطة الأرواح الغاضبة" |
| - O yarım milden Kızılderili kokusunu alabilir. - Kızılderili kokusunu mu? | Open Subtitles | ـ يستطيع شم رائحة الهندي من مسافة نصف ميل ـ يشم رائحة الهنود ؟ |
| Bir Kızılderili bir şeyi yeterince izlediğine inanana kadar izler. | Open Subtitles | الهندي يطارد الفريسة حتى يُعتقدْ أنّه قد طاردها بما فيه الكفاية. |
| Kızılderili beni sinirlendiriyor. Ne düşündüğünü anlamıyorum. | Open Subtitles | الهندي يجعلنى عصبى لا تعلم أبدآ ما الذى يدور برأسهِ. |
| Ama o Kızılderili atı benim için çok şey demek. | Open Subtitles | لكن ذلك المهر الهندي يعني لي الشيء الكثير |
| Bir Kızılderili'nin kendini beyaza boyaması ne demek? | Open Subtitles | ماذا يعني أن يطلي هنديّ نفسه باللّون الأبيض؟ |
| Elindeki bütün teşhis, tören kılığı olan bir Kızılderili. Bu, bölgemde tutuklama yapmana yetmez. | Open Subtitles | . كلّ مالديك هو وصف لرجل هنديّ يرتدي قماشاً على الخاصرة . هذا لايعد سبباً كافياً للإعتقال على محميتيّ |
| On küçük Kızılderili oğlan yemeğe çıktı biri kendini boğdu ve geriye kaldı dokuz. | Open Subtitles | عشرة هنود صغار خرجوا لتناول العشاء أحدهم اختنق ثم بقى منهم تسعة |
| Dokuz küçük Kızılderili oğlan geç vakte kadar oturdu, biri aşırı uykuya daldı ve geriye sekiz kaldı. | Open Subtitles | تسعة هنود صغار تأخروا ليلاً أحدهم سقط نائماً و تبقى منهم ثمانية |
| Orda en kötü kızılderiliden bile daha kötü bir Kızılderili şefi yaşarmış. | Open Subtitles | كان يوجد زعيم هندى سيئ يعيش هناك أسوأ هندى عاش أبداً |
| Bir küçük Kızılderili oğlan kaldı bir başına, gitti ve kendini astı ve kaldı geriye hiç. | Open Subtitles | لقد تبقى هندى صغير بمفرده فذهب و شنق نفسه فلم يتبق أحد منهم |
| Ancak, onlara da maaş verirsek adil davranmış oluruz Kızılderili olsalar bile. | Open Subtitles | ومن العدل أن نجازي خدمنا هنا أيضاً، حتى وإن كانوا هنوداً |