| Pankreatit teorisinin yanlış olduğu daha yeni kanıtlanmış biri için fazla neşelisin. | Open Subtitles | أنت مبتهج جداً بالنسبة لشخص ثبت للتو خطأ نظريته عن التهاب البنكرياس |
| Biliyor musun, kendinden üçüncü kişi olarak bahsetmek araştırmalarca kanıtlanmış bir zihinsel rahatsızlık. | Open Subtitles | أتعلم ، فقد ثبت طبيا أن الإشارة الى نفسك كشخص ثالث هو علامة على عدم الاستقرار الذهني ، أليس كذلك؟ |
| Psikolojik yaralanmalardan korunmak amacıyla kullanabileceğimiz, bilimsel olarak kanıtlanmış teknikler olmasına rağmen kullanmıyoruz. | TED | ومع ذلك، رغم أن هناك طرق مثبتة علميًا بإمكاننا استخدامها لمعالجة الإصابات النفسية، لا نفعل ذلك. |
| Bayanlar ve baylar ters evrim bir teori değil, kanıtlanmış bir gerçektir. | Open Subtitles | سيداتى و سادتى إن الإنحدار ليس نظرية بل هو حقيقة مؤكدة |
| Burada kanıtlanmış ve kayıtlara geçmiş, kalan 28 trilyon dolar var. | TED | هذه هي جميع ما تم إثباته وتدوينه في دفاتر المحاسبة. 28 تريليون دولار. |
| Bu kurabiye daha büyükse, Kowolskilerin daha çok boş zamanları olduğu kanıtlanmış olacak. | Open Subtitles | ان قامت هذه الكعكه بتعدى هذا الرقم سوف نثبت ان الكوالسكى لديهم الكثير من وقت الفراغ |
| kanıtlanmış bir gerçek. | Open Subtitles | إنها حقيقه مثبته أن الناس يمكنها ممارسة الجنس |
| Kokumo'yu bulabilirsem cin kovma ayinlerinin geçerliliği kanıtlanmış olur. | Open Subtitles | اذا وجدت هذا الرجل كوكومو .... فهو سيثبت ان طرد الارواح كان صحيح ... |
| Fen öğretmenimizin dediğine göre çikolatanın içinde bunalıma çare olduğu kanıtlanmış maddeler varmış. İyi bari. | Open Subtitles | قال لي مُدرّس العلوم أنّ الشوكولاته تحتوي على مواد كيميائيّة ثبت أنّها تخفّف حِدّة الإكتئاب. |
| Ben, sizi ahbabınız için sevgi ve mutluluk anlayışı ile doldururken Ed'e öfkeyi ve olumsuzluğu azalttığı kanıtlanmış diyeceğim. | Open Subtitles | وانا سأخبر اد انه ثبت انها تخفض الغضب و السلبية في حين تملئك مع نشوة الشعور ومحبة لزميلك |
| Güzel görünürsen kendinden emin ve mutlu olacağın bilimce kanıtlanmış. | Open Subtitles | لقد ثبت علميا أنه إذا كان مظهرك جيداً من الخارج ستصبحين فعلًا واثقة وسعيدة |
| Fakat güvenlik protokolünü ince eleyip sık dokumamız gerek. Özellikle de dandik olduğu kanıtlanmış noktalarda. | Open Subtitles | لكن علينا تحقيق بروتوكول أمن فعليّ، خاصّة لدى النقاط التي ثبت ضعفها. |
| Ne yazık ki konuşmacılar, dinleyicileri onların doğru sandığı yanlış bilgilerle idare edebilir; aşıların otizme sebep olduğu, yanlış olduğu kanıtlanmış fakat hâlâ tartışılan iddialar gibi. | TED | للأسف الشديد، يستطيع المتحدثون أيضًا التأثير على الناس بمعلومات كاذبة ويعتقدُ الجمهور أنها حقيقية، مثل الادعاء الذي ثبت عدم صحته، لكن ما زال يُعتقد كثيرًا أن اللقاحات تسبب مرض التوحد. |
| Her şeyi değiştirirler, bu kanıtlanmış bir gerçek. | TED | فهم يستطيعون تغيير كل شيء، تلك حقيقة مثبتة. |
| Kadınları puanlama konusunda tam olarak kanıtlanmış bir metodum var. | Open Subtitles | لدي نظريات مثبتة أستخدمها في تصنيف النساء |
| Bundan sonra, 83 kanıtlanmış cinayetin sorumlusu oldu, ve çok sayıda başkalarının da olduğu düşünüldü. | Open Subtitles | ومنذ ذلك الحين, كان مسئولا عن 83 جريمة قتل مؤكدة وعشرات من مخمنة الآخرين |
| Bu kanıtlanmış bir gerçek. | Open Subtitles | هذه حقيقة مؤكدة |
| Ve tüm o seksi şeyler -- çatıdaki güneş panelleri, akıllı ev cihazları, elektrikli araçlar -- bunların hepsi devasa ve kesinlikle temel bir şebekenin üzerine inşa edilmiştir, ki bu şebekenin kendisi de kanıtlanmış bir denetim çerçevesinde bulunur. | TED | وهكذا فإن كل الأشياء المثيرة - الطاقة الشمسية على السطح، الأجهزة المنزلية الذكية، السيارات الكهربائية - كل هذا مبني على شبكة ضخمة وجوهرية للغاية، هي نفسها موجودة في إطار حوكمة تم إثباته. |
| Bu kurabiye daha büyükse, Kowolskilerin daha çok boş zamanları olduğu kanıtlanmış olacak. | Open Subtitles | ان قامت هذه الكعكه بتعدى هذا الرقم سوف نثبت ان الكوالسكى لديهم الكثير من وقت الفراغ |
| Emekli insanların daha çok Alzheimer'a yakalandığı kanıtlanmış. | Open Subtitles | إنها حقيقه مثبته ان الأشخاص في التقاعد من المرجح حصولهم على الزهايمر |
| Öyle yaptığını söyleyenlerin de yalancılığı kanıtlanmış olur. | Open Subtitles | كل من يقول كذلك سيثبت أنه كاذب |
| İnsanların polisle kaynaşmak istememesi, kanıtlanmış sosyolojik bir gerçektir. | Open Subtitles | هذا يثبت النظية الاجتماعية العامة لا يختلطون مع الشرطة |
| Erkek beyinlerinin kadın beyinlerinden daha yavaş. Bu kanıtlanmış bir gerçek. | Open Subtitles | لقد أثبت العلم أنّ أدمغة الذكور تنضج أبطأ مقارنة بأدمغة الإناث. |
| Onları suyun tıbbi olarak kanıtlanmış gençleştirme etkisini anlatarak cezbettim. | Open Subtitles | وقد خدعتهم بالتحدث عن خواص الماء في التجديد المثبتة علميا |
| "Bilgisayar interneti"nin keşfinin, biyolojik olarak başarısı çoktan kanıtlanmış bir ağ modelinin önlenemez bir eseri olduğunu düşünüyorum. | TED | لذلك أعتقد أن اختراع انترنت الكمبيوتر نتيجة حتمية لنموذج بيولوجي سابق مثبت النجاح |
| Genel inanışın aksine kanıtlanmış bir satanist cinayet dosyası olmamıştır. | Open Subtitles | خلافا للاعتقاد الشائع لم تكن هناك حالة تم اثباتها لطقوس قتل شيطانية |
| Bu durum, 400"ün üzerinde deneysel çalışmayla kanıtlanmış. | TED | تم إثبات ذلك في أكثر من اربعمئة دراسة مبدئية |