| Minibüsünde bulunan onca kanıttan sonra sanırım başka da bir şansı yoktu. | Open Subtitles | أعتقد لم يكن لديه خيار، بعد كل هذه الادلة التى وجدوها بسيارته |
| Eline gizli kanıttan başka bir şeyler geçerse, o zaman konuşuruz. | Open Subtitles | عندما يكون لديك شيء غير الادلة السرية فعندها سوف اتكلم |
| Sen de kanıttan kurtulmak için Carlos'un acısıyla oynayamazdın. | Open Subtitles | (ولن يقوم بالتلاعب بحزن (كارلوس ليتخلص من الادلة |
| Bu nedenledir ki sizi suçla ilişkilendiren ufak bir parça fiziki kanıttan kurtulmak aklınıza gelmedi. | Open Subtitles | لهذا السبب ماحدث لها للتخلّص من القطعة الوحيدة ذات الدليلِ الطبيعيِ الذي يربطك بالجريمة |
| Tüm bunları ispatlayacağız. Kanıt bulacağız. Elimizde kanıttan daha iyisi var: | Open Subtitles | سنحقّق كل هذا سنجد دليلاً على ذلك لدينا أفضل من الدليل لدينا اسماً ليس هناك شيء لتقلقي حياله |
| Benim de bağımsız olarak test edebileceğim kanıttan bir örnek getirmeyi ihmal etmişsiniz sanırım. | Open Subtitles | يبدو أنك أهملت تضمين عينة من الدليل والتي كان بإمكاني فحصها بشكل مستقل |
| Evet, telefonumu alarak kanıttan kurtulabilecek ve okuldan atıldığımdan emin olabilecekti. | Open Subtitles | نعم , وتأخد معها هاتفي لتتخلص من الدليل ولتحرص على أن يتم طردي |
| kanıttan daha önemli bir şeyim var. | Open Subtitles | لدي شيء أهم من الدليل |