| Eğer genç ve yakışıklı olsa idi, cinsel lütuflarıyla onu karşılıksız olarak kutsardı. | Open Subtitles | لأنه لو كان شاباً وسيماً لتباركت به ومنحته أطايب جسدها بدون أي مقابل |
| Kardeşinizin acısının daha kabul edilebilir karşılıksız bir sevgiden dolayı olduğunu göstermeye çalışmış. | Open Subtitles | جعلة يبدو أن آلم آختكَ كان نتيجة أكثر من حباً سائغاً بلا مقابل |
| Ben istemedim ki, senin karşılıksız bir aşkı icat etmeni... | Open Subtitles | أنا لم أطلب منكِ أن تخترعي حب من طرف واحد، |
| Kemandan, stop lambalarına dağcılıktan, karşılıksız aşka kadar değişik takıntıları var. | Open Subtitles | من الكمان إلى المصابيح الخلفية على الشاحنات إلى الحب الغير متبادل |
| Senin getirdiğin çek karşılıksız çıkmış. O çeki veren seni aldatmış. | Open Subtitles | الشيك الذي أحضرته بدون رصيد لقد خدعك الرجل الذي أحضرته منه |
| Kimseye karşılıksız birşey vermez, herzaman bir bedeli vardır ve şimdi... | Open Subtitles | إنه لا يعطي شيئاً ما لأي شخص مجاناً. هناك دائماً ثمن و الآن |
| Bu yüzden hizmetlerinizi karşılıksız sunmanızı son derece takdir ediyorum. | Open Subtitles | لهذا فعلا أنا أقدر لك عرضك لمخدماتك بالمجان 865 00: 38: |
| Kiliseye giderlerden kastım, birbirleri için birçok şeyi herhangi bir karşılıksız yaparlar. | TED | يذهبون إلى الكنيسة، وأقصد بذلك، فإنهم يقومون بالكثير من الاشياء بدون مقابل لبعضهم البعض. |
| Paylaşırlar, verirler, karşılıksız verirler. | TED | إلا أنهما يتشاركونها، ويهبونها، يهبونها بدون مقابل. |
| Asla karşılıksız bir şey vermem. Her zaman bedelini alırım. | Open Subtitles | أنا لا أمنح شيئاً أبداً بدون مقابل فأنا أحصل على المقابل دئماً |
| Başkaları için karşılıksız çalışan insan köledir. | Open Subtitles | الجل الذى يعمل للأخرين بدون مقابل هو مجرد عبد |
| karşılıksız seven bir adam..başka kadınlarla yatamaz diye bir kaide mi var? | Open Subtitles | حب من طرف واحد للرجل.. ألا يمكنني أن أنام مع إمرأة أخرى؟ |
| Birini üç aydır karşılıksız seviyorken, bu kadar sık öfkelenmen normal mi? | Open Subtitles | هل تشعرين بالغضب دائماً، عندما تحبين شخص من طرف واحد لثلاثة أشهر؟ |
| karşılıksız aşk Tüberkülozdan daha fazla can alıyor. | Open Subtitles | الحب من طرف واحد يقتل أشخاص في العام أكثر من مرض السل. |
| Sonuçta bu durum kendini sevmekten daha derin bişey. Bu karşılıksız bir sevgi. | TED | لذا إن الأمر يتعدى حب الذات إنه حب غير متبادل للذات |
| Şartlı tahliye ihlalini ve karşılıksız çekleri gerekçe gösterelim. | Open Subtitles | من الأفضل أن نجعلها عن خرق شروط الاِفراج, أو اصدار شيكات بدون رصيد. |
| Ta buraya kadar karşılıksız olarak getireceğimi düşünmedin, değil mi? | Open Subtitles | تعتقد انني احضرته كل ذلك الطريق الى هنا مجاناً ، اليس كذلك ؟ |
| Ve ne istediğini bulmak da karşılıksız değildi. | Open Subtitles | وحتى لكي يعرف المرء ماذا يريد، فليس بالمجان أيضاً. |
| - Lanet olsun elbette önemli. - Önemli olan bunun karşılıksız olmayacağı. | Open Subtitles | أنه شيء لعين ما هو مهم أن هذا لن يكون مجانا |
| - Hile karşılıksız bırakılmaz. - Hile! | Open Subtitles | لايمكن للخداع ان يمر بدون مكافأة - خداع , اي خداع ؟ |
| Bakkala verdiğin çekin karşılıksız çıktığı dikkatimi çekti. | Open Subtitles | لاحظت أنك حرّرت صكاً مردوداً عند البقالة. |
| Bu insanlar hiçbir şeyi karşılıksız yapmaz Sarah. | Open Subtitles | (لا خير يرجى من مثل هؤلاء الناس (سارا |
| Bir yandan da, Ushahidi'yi büyütmemize yardım eden ve bizi ilk günlerden destekleyen yerel teknoloji topluluğunu karşılıksız bırakmak istemiyorduk. | TED | وفي نفس الوقت، أردنا أيضا رد الجميل لمجتمع التكنولوجيا المحلية الذي ساعدنا على تنمية "أوشاهيدي" ودعمنا في الأيام الأولى للبرنامج. |
| Davanızı karşılıksız olarak ona verebilirim. | Open Subtitles | بوسعي أن أكلفها لتولي قضيتك المصلحة العامة. |
| Veldt'in stoklarının karşılıksız satıldığının izlerini buldum. Tüm zamanların en üst noktasındalar. | Open Subtitles | وجدتُ سلسلةً من البيعات النّسيئة لأسهم (فيلدت). |
| Yani... eğer karşılıksız sevgiyi ve desteği kardeşlerinden alamayacaksan, nereden alacaksın ki? | Open Subtitles | لذا.. إن كنت لا تستطيعين الحصول على الحب الغير مشروط والدعم من إخوتك، فمن أين ستحصلين عليه ؟ |
| Bodega'da çekin karşılıksız çıkmış. | Open Subtitles | لديك صك مردود عند البقالة. |