| Bu uygarlığın bu senaryosu güçlü, akıllı olmakla ilgiliydi, icat ettiğimiz şu fikir gibi, tanrı kavramı gibi. | TED | سيناريو هذه الحضارة، كان حول الوصول إلى القوة والذكاء، من هذه الفكرة لقد اخترعنا، هذا المفهوم للرب. |
| Şu kavramı daha önce de duydunuz: Koruma Sorumluluğu. | TED | لقد سمعتم هذا المفهوم من قبل: مسؤولية الحماية. |
| Fakat bu tüm mekân kavramı için saçma olur. | Open Subtitles | و لكن هذا يجعل المفهوم الحيزى كله ، لا معنى له |
| Anlamaya çalıştığımız en zor modeller arasında akışkanlar dinamiğindeki türbülanslı akış kavramı gelir. | TED | من أصعب الأنماط التي حاولنا فهمها هو مفهوم الجريان المضطرب في ديناميكا الموائع. |
| Sanırım çoğu marka, bir koleksiyon veya stil kavramı ile işe başlar. | Open Subtitles | وأعتقد أن معظم ماركات الأزياء وهي تبدأ مع مفهوم جمع أو نمط. |
| Tüm bu çelişki kavramı, ama çelişkiyi kabullenme hikaye anlatmaktır, çözümü değildir. | TED | إن فكرة التناقص برمتها، وإنما قبول التناقض، هو رواية لقصة، وليس حلها. |
| Aslına beni endişelendiren, bana son derece modası geçmiş gibi görünen tüm dünya liderliği kavramı. | TED | بالفعل، ما يقلقني هو كل هذا الاعتقاد بمفهوم قيادة العالم الذي يبدو لي بالٍ بشكل كبير. |
| İnsan bu kadar tezat iki kavramı nasıl uzlaştırır bilmek isterdim. | Open Subtitles | أود أن أعرف كيف لعقل بشري أن يوافق بين كل هذه المفاهيم المتناقضة. |
| Bu kavramı Katolik okullarındaki papaz ve rahibelerle test edeceklere iyi şanslar. | TED | تخيلوا محاولة تطبيق هذا المبدأ على الكهنة والراهبات في مدرستك الكاثوليكية. |
| Ama emir komuta zinciri kavramı... hür iradeyi bitirir. | Open Subtitles | لكن المفهوم الكامل لسلسلة القيادة تمنع فكرة الارادة الحرة |
| Tamam, beleş gazozun bütün kavramı beleş olmasında gizlidir. | Open Subtitles | حسنا, المفهوم الكامل للصودا المجانية بأنها مجانية |
| Karşında geceleri dışarıda kalma kraliçesi duruyor! O kavramı ben icat ettim! | Open Subtitles | أنتي تتكلمين مع ملكة البقاء في الخارج أنا أخترعت هذا المفهوم |
| Ben günde 8 saat 10 küçük insanla ilgileniyorum, ve onların hiçbiri bu kavramı bilmez. | Open Subtitles | أنا أتعامل مع عشرة أشخاص القليل لمدة ثماني ساعات يوميا، وليس واحدا منهم يفهم هذا المفهوم. |
| Yani tek eşlilik kavramı bir aldatmaca, | Open Subtitles | إذاً أنت تقول أن المفهوم الكامل إحتيال زوج احادي |
| Ve biz de bu kavramı değişik bakış açılarından ele almaya çalışacağız. | Open Subtitles | و سنقوم بإكتشاف ذلك المفهوم من كل زاوية مختلفة بوسعنا دسّ أيدينا اللزجة الصغيرة |
| Sizinle tanışmaya hazır olmak için arkadaşlık kavramı üzerine çalıştım. | Open Subtitles | لكي ارحب بكم هنا قمت بدراسه مفهوم البشرية لمبدأ الصداقه. |
| Bu kendine özgü düşüncesi ile cihad kavramı Hıristiyanların fazilet kavramı kadar önemli bir yere sahiptir. | TED | في هذه الفكرة الأساسية، مفهوم الجهاد هو مهم للمسلمين كأهمية فكرة العفو في المسيحية. |
| Desmond Tutu, Güney Afrika'nın Hakikat ve Uzlaşma süreci bağlamında ubuntu kavramı konusunda Apartheid'dan(Afrika'da ırkçılıktan) sonra yol katetmeye başladıklarından bahsediyor. | TED | يتحدث ديزموند توتو عن مفهوم ابونتو، في سياق عملية مصادقة ومصالحة جنوب أفريقيا التي شرعوا بها بعد الفصل العنصري. |
| Perspektifi dar yaşam kavramı kültürümüzde fazlasıyla iyi gösterilmiş. | TED | إن مفهوم التركيز على شيء واحد في الحياة مترسخ للغاية في ثقافتنا. |
| Şu an normal kavramı nedir bilmiyor. Zaten o, normal bir vampir değil. | Open Subtitles | ليست لديه أيّ فكرة عن ماهيتنا الطبيعية، فقد قضي سنينه بشكل غير طبيعي. |
| Anlatmaya çalıştığım, bir şeyin aynı anda iki farklı yerde olacağını düşünmek kulağa saçma gelebilir fakat bu kavramı siz geliştirdiniz, böyle doğmadınız. | TED | اعني انه من الغرابة ان نتخيل فكرة ان يتواجد امرين في مكانين بذات الوقت ولكننا لم نولد بهذه " البديهية " نحن تعلمناها |
| Örneğin, muhtemelen "sürü bağışıklığı" kavramı çoğunuza tanıdık geliyor olabilir. | TED | على سبيل المثال، معظم الناس قد يكون على دراية بمفهوم مناعة القطيع |
| İnsan bu kadar tezat iki kavramı nasıl uzlaştırır bilmek isterdim. | Open Subtitles | أود أن أعرف كيف لعقل بشري أن يوافق بين كل هذه المفاهيم المتناقضة. |
| kavramı bir kez daha gözden geçirelim. | Open Subtitles | دعونا نعيد المبدأ مرة أخرى. |