| kaybedecek bir şeyin yok. Benim de kaybedecek bir şeyim yok, o halde vur beni. | Open Subtitles | أنت لا شيء لك لتخسره و أنا لا شيء لدي لأخسره لذلك أطلق النار علي |
| kaybedecek bir şeyin yok. Benim de yok, o yüzden durma, vur beni. | Open Subtitles | أنت لا شيء لك لتخسره و أنا لا شيء لدي لأخسره لذلك أطلق النار علي |
| Yetişkinlerle ailesi olan ve kaybedecek bir şeyi olan insanlarla iş yapmayı severim. | Open Subtitles | أني أحب البالغين أنني أعمل مع رجال متزوجين وعائليين رجال لديهم شيئا ليخسروه |
| Hayatın her yerinde pislik vardı. kaybedecek bir şeyim yoktu. | Open Subtitles | لقد أدارت لي الحياة ظهرها ولم يكن لدي ما أخسره |
| kaybedecek bir şeyin kalmadığında içine nasıl huzur doluyor bilemezsin. | Open Subtitles | انت تشعر بالهدوء . عندما لا يكون هناك شيئا لتخسره |
| Bu yüzden şimdiye kadar başardıklarınız dışında kaybedecek bir şeyiniz yok. | Open Subtitles | لذلك لا شيء لديكم لتخسروه باستثناء كل ما حققتموه لغاية الآن |
| kaybedecek bir şey kalmayınca Kalan son Katai, Bu kılıç ile hamlesini yapmış ve kılıç savaşçıyı iki parçaya ayırmış. | Open Subtitles | لم يتبقى شئ لخسارته هجم آخر الكاتاي على المحارب بهذا السيف وقطعه حد السيف إلى نصفين |
| Yani Bay Logan, anladığınızı umuyorum ki... kesinlikle kaybedecek bir şeyim yok. | Open Subtitles | لذا يا سيد (لوجان) أتمنى أن تفهم أنه لا شيء لدي لأخسره |
| Böylece kaybedecek bir şeyim olmadığına inanacaktınız. | Open Subtitles | حتى تعتقد بأنه لاشي لدي لأخسره |
| Seven ve kaybedecek bir şeyi olan birini gördüklerinde onları hor görüyorlar. | Open Subtitles | وعندما ينظرون للذين يحبون بعضهم ولديهم شيء ليخسروه فإنهم يستحقرونهم |
| Erkekler kaybedecek bir şeyi olmadığını düşündüklerinde çocuklara zararlı olabilirler. | Open Subtitles | من الممكن أن يشكل الرجال خطر على أولادهم عندما يظنوا أنه ليس لديهم شيء ليخسروه |
| Kaybetmem çünkü hayatım dahil kaybedecek bir şeyim yok. | Open Subtitles | انا لا أخسر لأنه ليس لدى ما أخسره بما فى ذلك حياتى هل اتفقنا ؟ |
| Carry kaybedecek bir şeyimin olmadığını biliyordu ve kirli işlere elini sürmeyi hiç sevmedi. | Open Subtitles | كارى كان يعلم أنه ليس لدى ما أخسره لذا فقد أرسلنى هذه المره لأؤدى العمل القذر |
| kaybedecek bir şeyim yok. Senin kaybedecek çok şeyin var. | Open Subtitles | ليس لدي أي شئ لأخسره وأنت لديك كل شئ لتخسره |
| kaybedecek bir şeyin olduğu yere, en hazin noktaya getirirsin bunlar. | Open Subtitles | أنت تصل بالأشياء إلى أكثر الدرجات حزناً إلى درجة أن يوجد شئ لتخسره |
| Ve kaybedecek bir şeyiniz kalmamış gibi oynamanızı istiyorum. | Open Subtitles | اريدكم ان تلعبوا كما انه ليس لديكم شئ لتخسروه |
| "kaybedecek bir şeyimiz yok," lafını hiç duydunuz mu? | Open Subtitles | هل سمعتم من قبل الجملة لا شيئ لتخسروه" ؟" |
| kaybedecek bir şeyi olmayan insanların yaptığı bir olaydı. | Open Subtitles | كانت أفعال أناس شعروا أن ليس لديهم شيء لخسارته |
| Umurumda değil. kaybedecek bir şeyim yok. | Open Subtitles | لأننى لا آبه، ليس لدىّ شيئاً لخسارته |