| Senin gibi kaygılımıydı aile mirasını kaybettiği için? | Open Subtitles | هل كانت غير مبالية لفقدان ثروة العائلة مثلك؟ | 
| Daha iyi bir iş bulamayacak, sonunda bu işi kaybettiği için Onüç'ü suçlayacağı anlamına gelir sonunda da Onüç kendini suçlayacak. | Open Subtitles | فهو لن يحظى بوظيفةٍ أفضل مما سيفضي به في النّهايةِ إلى استيائه منها لفقدانه هذه الوظيفة التي ستستاءُ منها في النهاية | 
| Saklamaya çalışıyor ama ailesini kaybettiği için üzüldüğünü biliyorum. | Open Subtitles | تحاول إخفاء الأمر لكنني اعلم انها حزينة لخسارة عائلتها | 
| İzleyicilerinin yarısını kaybettiği için bir sunucuyu kovmak pek mantıklı değil, eğer sorduğun buysa. | Open Subtitles | طرد مذيع لخسارته نصف مشاهديه لا يحتاج إلى تبرير إذا كان هذا ما تسأل عنه | 
| Kendini boğmaya çalışıyordu ki zaten çok kan kaybettiği için ölmek üzereydi. | Open Subtitles | كان يحاول إغراق نفسه بالرغم أنه كان على وشك الموت بالفعل من فقدان الدم | 
| Zavallı Bart, Little Caesar's Pizza'daki işini kaybettiği için burada. | Open Subtitles | هذا المسكين هنا قد خسر عمله في مطعم قيصر الصغير للبيتزا. | 
| Moira'nın gözlerindeki bakış aklıma geldi. Kızını kaybettiği için dehşete düşmüştü. | Open Subtitles | أجل، إنما أفكر في تلكَ النظرة التي تعلو وجه (مويرا)، مذعورة لفقدانها إبنتها. | 
| Parti adayları kaybettiği için barut gibiler. | Open Subtitles | لابد أنهم حزينين لخسارتهم الترشيح في الحزب، | 
| Hannibal'ı da senin gibi herşeyini kaybettiği için koruyorsun, değil mi? | Open Subtitles | وأنت قمتي بحماية هانيبال لأنه فقد كل شيء أيضآ | 
| Hiç gereği yok. Sınır şehrini kaybettiği için cezalandırılmalıydı. | Open Subtitles | لا يجب عليه ذلك فقد كان يجب أن يعاقب على فقدانه مدينة الحدود | 
| Müvekkilim Amber Jones'un evine gitti,... kendisini kaybettiği için özür dilemek ve ilişkisini bitirmek için gitti. | Open Subtitles | موكلى ذهب الى بيت (آمبر جونز). انا اعتذر لفقدان اعصابه ونهاية القضية. | 
| Tom Lea zavallı ihtiyar Mingo'yu parasını kaybettiği için asla affetmeyecek. | Open Subtitles | (توم لي) لن يغفر للعجوز (مينغو) لفقدان ماله | 
| Ve görüyorsunuz, tüm halk hareket kabiliyetinin bir kısmını kaybettiği için sinirleniyor. | TED | وهكذا ترون هذا المجتمع كله محبط لفقدانه بعض من حركته. | 
| Bir yukarı bir aşağı yürürken onu dinlerdim bütün gece, peşpeşe her gece onu düşünüp, onu kaybettiği için kendine işkence ederek. | Open Subtitles | كنت أسمعه يسير ذهاباً وأياباً , ذهاباً وأياباً طوال الليل ليلة بعد ليلة يفكر فيها يتعذب لفقدانه لها | 
| Bir yukarı bir aşağı yürürken onu dinlerdim bütün gece, peşpeşe her gece onu düşünüp, onu kaybettiği için kendine işkence ederek. | Open Subtitles | كنت أسمعه يسير ذهاباً وأياباً , ذهاباً وأياباً طوال الليل ليلة بعد ليلة يفكر فيها يتعذب لفقدانه لها | 
| Çünkü doktor Hesse'nin laboratuarını kaybettiği için beni suçladığını düşünüyorum. | Open Subtitles | لأنني أشعر بالأسى لخسارة الدكتور (هيس) أدواته | 
| Benim gibi bir hırsız bile kardeşini kaybettiği için sinirlenir. | Open Subtitles | حتى لص مثلي سيغضب لخسارة أخيه | 
| Her kimse, hayatını kaybettiği için çok üzgünüm. | Open Subtitles | مهما كان من هو ان متأسفة جدا لخسارته حياته | 
| Albay Pritchard Rusya'daki savaşı kaybettiği için kovuldu der. | Open Subtitles | لربما يقول العقيد (برتشارد) أنه تم إعدامه لخسارته المعركة في روسيا | 
| Küçük kızını kaybettiği için harap olmuş durumda. | Open Subtitles | أن تنهض من سريرها, أنها مرتعبة جداً من فقدان أبنتها الصغيرة | 
| Babam seçimi kaybettiği için üzgünüm. | Open Subtitles | اسفة ان والدلك قد خسر في الانتخابات. | 
| Mara, babasını kaybettiği için çoktan mahvolmuştu. | Open Subtitles | "مارا" قد دُمرت بالطبع لفقدانها والدها. | 
| Oh. Onları kaybettiği için dünyayı suçlamadığı sürece. | Open Subtitles | طالما أنه لن يلوم العالم لخسارتهم | 
| Bütün saçlarını kaybettiği için gücünü de kaybeden adam gibi hissediyorum kendimi. | Open Subtitles | اشعر كأنني ذلك الفتى الذي فقد كل شعره و بعدها قد فقد كل قوته | 
| İşkence izlerine baktığımızda çocuğunu kaybettiği için babasını suçluyor olabilir ve intikamını bu kurbanlardan alıyor. | Open Subtitles | و علامات التعذيب قد تشير إلى أنها تلوم والد الطفل على فقدانه و هي تطبق إنتقامها على أولئك الضحايا |